O beklenmedik bir rastlantı.
- That is an improbable coincidence.
Bu sadece bir rastlantı.
- It's just a coincidence.
Gerçekten bir tesadüf olup olmadığını merak ediyorum.
- I wonder if it really was a coincidence.
Mary ve benim aynı trende olmamız, tamamen bir tesadüftü.
- It was sheer coincidence that Mary and I were on the same train.
Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum.
- I don't think it's a coincidence.
Bir sayısal tarih olarak yazıldığında Mart 14, 2015, pi'nin ilk beş rakamına karşılık gelir- yüz yılda bir kez rastlantı!
- When written as a numerical date, March 14, 2015 is 3/14/15, corresponding to the first five digits of pi (3.1415) - a once-in-a-century coincidence!
Hayat sadece bir raslantı dizisidir.
- Life is just a series of coincidences.