Geriye dönüp baktığında, Tom her iki kız kardeşle aynı zamanda flört etmemesi gerektiğini anladı.
- In retrospect, Tom realized he shouldn't have been dating both sisters at the same time.
Hepiniz aynı zamanda konuşmayın.
- Don't all speak at the same time.
Onlar aynı anda Paris'e vardılar.
- They arrived in Paris at the same time.
Aynı anda ikisini de yapabilir.
- He can do both at the same time.