He didn't want to resign but he was forced into it.
- İstifa etmek istemiyordu ama buna zorlanmıştı.
I could hardly make out what she said.
- Söylediği şeyi zorla anlayabildim.
I had hardly checked in at the hotel when he called me.
- Sen beni aradığında otelde zorla kayıt yaptırdım.
A sudden illness forced her to cancel her appointment.
- Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.
Illness forced him to give up school.
- Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.
You don't want to push yourself too hard.
- Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
Tom likes to push the limits.
- Tom sınırları zorlamayı sever.
Bad weather forced us to call off the picnic.
- Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.
The army forced him to resign.
- Ordu onu istifa etmeye zorladı.
The rioters were forcibly removed from the plaza.
- Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.
Public pressure forced the army to act.
- Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.
The army forced him to resign.
- Ordu onu istifa etmeye zorladı.
We can't force Tom to do that.
- Onu yapması için Tom'u zorlayamayız.
You can't force Tom to help Mary.
- Tom'u Mary'ye yardım etmeye zorlayamazsın.
The dentist pulled out my decayed tooth by force.
- Dişçi çürük dişimi zorla çekti.
He took it from her by force.
- O, onu ondan zorla geri aldı.
The examination compelled me to study hard.
- Sınav beni sıkı çalışmaya zorladı.
No one may be compelled to belong to an association.
- Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
Nobody's forcing you to stay.
- Hiç kimse seni kalman için zorlamıyor.
Nobody is forcing you to do this.
- Hiç kimse bunu yapman için zorlamıyor.
Kate was obliged to read the book.
- Kate kitap okumaya zorlandı.
Tom shifted uneasily.
- Tom zorla değiştirdi.
We were forced to work hard.
- Biz çok çalışmak için zorlandık.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it.
- Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.
We haven't been coerced in any way.
- Hiçbir şekilde zorlanmadık.
No one may be compelled to belong to an association.
- Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.
I was compelled to do this against my will.
- Zorla bunu yapmak için zorlandım.