zorlanarak

listen to the pronunciation of zorlanarak
Türkçe - İngilizce
under pressure
Being subjected to physical pressure

Concrete is pretty strong, but will break under pressure.

Subjected to pressure

We need people who can work under pressure in the army.

having pressure, stressed out
zorla
hardly

I had hardly checked in at the hotel when he called me. - Sen beni aradığında otelde zorla kayıt yaptırdım.

I could hardly make out what she said. - Söylediği şeyi zorla anlayabildim.

zorla
ill

Illness forced him to give up school. - Hastalık onu okuldan vazgeçmesi için zorladı.

A sudden illness forced her to cancel her appointment. - Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.

zorla
(Bilgisayar) push

My parents pushed me to quit the baseball club. - Anne babam beni beyzbol klübünden ayrılmaya zorladı.

You don't want to push yourself too hard. - Kendini çok zorlamak istemiyorsun.

zorla
forcefully
zorla
just
zorla
obtrusively
zorla
by main force
zorla
scarce
zorla
dominantly
zorla
against one's will
zorla
{f} force

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

The force of the wind made it difficult to walk. - Rüzgarın gücü yürümeyi zorlaştırdı.

zorla
muscle in
zorla
constrain
zorla
forcibly

The rioters were forcibly removed from the plaza. - Göstericiler zorla plazadan çıkarıldılar.

zorla
inflict
zorla
compulsorily
zorla
{f} obliging
zorla
{f} constrained
zorla
{f} forced

I was forced to submit to my fate. - Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.

Bad weather forced us to call off the picnic. - Kötü hava pikniği iptal etmemiz için bizi zorladı.

zorla
compel to
zorla
by brute force
zorla
{f} obligate
zorla
force to

I'm not going to force Tom to do that. - Onu yapması için Tom'u zorlamayacağım.

We can't force Tom to do that. - Onu yapması için Tom'u zorlayamayız.

zorla
{f} compelling
zorla
by force

He took it from her by force. - O, onu ondan zorla geri aldı.

They took it by force. - Onlar onu zorla aldılar.

zorla
compel

I was compelled to do this against my will. - Zorla bunu yapmak için zorlandım.

War compelled soldiers to go to the front. - Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.

zorla
force to be
zorla
compel to be
zorla
forcible
zorla
{f} forcing

I'm not forcing them to pay extra. - Ekstra ödemeleri için onları zorlamıyorum.

Nobody's forcing you to do that. - Onu yapman için hiç kimse seni zorlamıyor.

zorla
{f} obliged

Kate was obliged to read the book. - Kate kitap okumaya zorlandı.

zorla
uneasily

Tom shifted uneasily. - Tom zorla değiştirdi.

zorla
bulldoze
zorla
impel
zorla
forced on
zorla
perforce
zorla
constrainedly
zorla
at the point of the bayonet
zorla
under compulsion
zorla
by violence
zorla
only just
zorla
hard

Tom is having a hard time deciding what to wear to the party. - Tom partide ne giyeceğine karar vermede zorlanıyor.

The old man was hard of hearing. - Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.

zorla
1. by force, by main force. 2. by exerting pressure
zorla
coerce

Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it. - Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.

We haven't been coerced in any way. - Hiçbir şekilde zorlanmadık.

zorla
constraining
zorla
pressgang
zorla
compelto
zorla
forceful
zorla
compelled

No one may be compelled to belong to an association. - Hiç kimse bir derneğe üye olmaya zorlanamaz.

War compelled soldiers to go to the front. - Savaş askerleri cepheye gitmeye zorladı.

zorla
forceto
Türkçe - Türkçe

zorlanarak teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Zorla
(Osmanlı Dönemi) MÜKREHEN
Zorla
metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren; metazori
zorla
Zor kullanarak, zecren, metazori: "Ona da bu hakikati zorla kabul ettirecekti."- Ö. Seyfettin. İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki: "Adama beş lira verdik, zorla başımızdan savdık."- B. Felek
zorla
İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki
zorlanarak