My tastes differ greatly from yours.
- Benim zevklerim seninkilerden oldukça farklı.
Tastes in music vary from person to person.
- Müzikte zevkler kişiden kişiye değişir.
People living in town don't know the pleasures of country life.
- Şehirde yaşayan insanlar kır yaşantısının zevklerini bilmezler.
Sex is one of life's greatest pleasures.
- Seks hayatın en büyük zevklerinden biridir.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.
The poor acoustics in the hall severely affected the audience's enjoyment of the concert.
- Salonun zayıf akustiği, dinleyicilerin konserden zevk almalarını ciddi şekilde olumsuz etkiledi.
We derive a lot of pleasure from books.
- Biz kitaplardan çok zevk elde ederiz.
He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.
- O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.
I don't like his taste in color.
- Onun renk zevkini sevmiyorum.
I like to play sport for fun not for competition.
- Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
There is no accounting for tastes.
- Zevkler ve renkler tartışılmaz.
You have good taste in music.
- İyi bir müzik zevkin var.
I appreciate sweet things and books.
- Tatlı şeyler ve kitaplardan zevk alırım.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
I jumped for joy when I heard the news.
- Heberi duyduğumda zevkten dört köşe oldum.
She's jumping with joy.
- O, zevkten dört köşe oluyor.
All animals, except man, know that the principal business of life is to enjoy it.
- Bütün hayvanlar, insanın dışında, yaşamın asıl işinin ondan zevk almak olduğunu biliyor.
From this time the man and his wife lived so happily together that it was a pleasure to see them.
- Bu vakitten sonra adam ve karısı birlikte o kadar mutlu yaşadılar ki onları görmek bir zevkti.
I read your new book with real delight.
- Gerçek bir zevkle kitabını okudum.
He took delight in talking with friends.
- O, arkadaşları ile konuşmaktan zevk aldı.
Don't come to school just for fun.
- Sadece zevk için okula gelmeyin.
Tom is the kind of guy that argues for fun.
- Tom zevk için tartışan insan türüdür.
We were greatly amused by her story.
- Onun hikayesinden oldukça zevk aldık.
That job gave him little gratification.
- Bu iş ona biraz zevk verdi.
She gave me a necktie which was completely to my liking.
- O bana tamamen zevkime uygun bir kravat verdi.
It requires a good taste to study art.
- Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.
You have very good tastes.
- Çok iyi zevklerin var.
He gets a kick out of reckless driving.
- O dikkatsiz araç kullanmaktan çok büyük zevk alır.
Tom gets a kick out of this kind of thing.
- Tom bu tür şeyden zevk alıyor.
Danger gives relish to adventure.
- Tehlike maceraya zevk verir.
Dangers give relish to an adventure.
- Tehlikeler bir maceraya zevk verir.
Basketbol oynamak çok eğlenceli.
- Basket oynamak çok zevklidir.