There is not a grain of truth in his story.
- Onun hikayesinde bir zerre gerçek yok.
I'm not a bit interested in chemistry.
- Kimya ile zerre kadar ilgilenmiyorum.
Tom isn't the least bit worried about the weather.
- Tom hava hakkında zerre kadar endişeli değil.
The room is empty apart from the speck of dust floating in the air.
- Oda havada yüzen toz zerrelerinin dışında boş.
There was no trace of evil in her.
- Onda kötülüğün zerresi bile yoktu.
I like math least of all.
- Matematiği zerre kadar seviyorum.