zengin teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- rich
She married a rich old man.
- O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.
China is rich in natural resources.
- Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.
- wealthy
Tom has a desire to be wealthy.
- Tom'un zengin olma arzusu var.
Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erkenden uyumak ve erken kalkmak bir adamı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- prosperous
This country has never been so prosperous.
- Bu ülke hiç bu kadar zengin olmamıştı.
The doctor, who is prosperous, is not happy.
- Zengin doktor mutlu değildir.
- affluent
- well-off
- well-heeled
- deep pocket
- well-endowed
Mary confessed that she prefers well-endowed men.
- Mary zengin erkekleri tercih ettiğini itiraf etti.
- well-to-do
- richer
He is richer than anyone else in this town.
- O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.
The richer he became, the more he wanted.
- O, ne kadar çok istediyse o kadar çok zengin oldu.
- well off
Tom must be well off. He drives a very nice car.
- Tom zengin olmalı. O çok güzel bir araba sürüyor.
- rich, wealthy, well-off, well-to-do, affluent, well-heeled, opulent; rich, productive, fertile; showy; rich person
- generous
You should not play on his generous nature.
- Zengin doğasında oynamamalısın.
- rich in, abounding in, amply supplied with: zengin bir kitaplık a library which contains a large collection of books. zengin bir dil a language with an extensive vocabulary. zengin bir altın damarı a rich vein of gold
- rich, wealthy, affluent, opulent
- bonanza
- well endowed
- fertile
- in the money
- well heeled
- rich, sumptuous, costly and gorgeous
- moneyed
- propertied
- rich person
Tom is a very rich person.
- Tom çok zengin birisidir.
- in the chips
The Van Horn family was in the chips.
- Van Horn ailesi zengindi.
- rich, productive, fertile
- opulent
- affluence
The affluence of the United States is often contrasted with the poverty of undeveloped countries.
- ABD'nin zenginliği genellikle gelişmemiş ülkelerin fakirliği ile karşılaştırılır.
- superb
- haves
- loaded
- in clover
- gracious
- wellheeled
- sumptuous
- welltodo
- zengin etmek
- feather
- zengin iş adamı
- tycoon
- zengin işadamı
- tycoon
- zengin düzenleme
- (Bilgisayar) rich edit
- zengin eden
- enricher
- zengin fakir
- high and low
- zengin insanlar
- rich people
- zengin içerik
- rich content
- zengin karışım
- (Otomotiv,Teknik) rich mixture
- zengin kaynak
- repository
- zengin koca avcısı
- gold-digger
- zengin kokona
- (deyim) a fat cat
- zengin kültür
- rich culture
- zengin maden
- bonanza
- zengin metin
- (Bilgisayar) rich text
- zengin olmak
- get rich
- zengin site özeti
- (Bilgisayar) rich site summary
- zengin, varlıklı.
- rich, wealthy
- zengin adam
- man of substance
- zengin adam
- well-to-do man
- zengin adam
- dives
- zengin arazi sahibi
- man of broad acres
- zengin atmosfer
- rich atmosphere
- zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmak
- be born into a rich family
- zengin biriyle evlenmek
- marry a fortune
- zengin cimri
- moneybags
- zengin dekorlu piyes
- extravaganza
- zengin dul kadın
- dowager
- zengin etmek
- enrich
- zengin gaz
- (Endüstri) rich gas
- zengin gençlik
- jet set
- zengin gençlik
- gilded youth
- zengin görünmek
- look rich
- zengin kalkışı
- hasty departure
- zengin kalkışı yapmak
- (deyim) take french leave
- zengin kalkışı yapmak
- (deyim) do a bunk
- zengin karışım tertibatı
- (Otomotiv) econostat
- zengin kauçukla bileşik
- (Havacılık) high gum compound
- zengin kaynak
- repertory
- zengin kaynak
- treasure house
- zengin kaynak
- treasure trove
- zengin kaynaklı
- resourceful
I think Tom is resourceful.
- Ben Tom'un zengin kaynaklı olduğunu düşünürüm.
- zengin kişi
- rich person
- zengin kişi
- rich man
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
- Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
- zengin koca avcısı kadın
- gold digger
My parents don't like my girlfriend. They say that she's a gold digger.
- Ebeveynlerim kız arkadaşımı sevmiyor. Onlar onun bir zengin koca avcısı kadın olduğunu söylüyor.
- zengin maden yatağı
- bonanza
- zengin mal çeşidi
- well furnished stock
- zengin mal çeşidi
- well-assorted
- zengin mal çeşitleri
- large assortment
- zengin metin biçimi
- Rich Text Format
- zengin metin biçimi japonya
- (Bilgisayar) rich text format japan
- zengin metin dosyası
- (Bilgisayar) rich text file
- zengin metin gönder
- (Bilgisayar) send rich text
- zengin metin kutusu
- (Bilgisayar) rich-text box
- zengin metinli belge
- (Bilgisayar) rich text document
- zengin olmak
- gain wealth
- zengin olmak
- make a fortune
- zengin olmuş
- feathered
- zengin potansiyel
- rich potential
- zengin soylu
- nob
- zengin tip
- man of means
- zengin tüccar
- merchant prince
- zengin uranyum
- (Fizik) enriched uranium
- zengin ve yoksul
- (Konuşma Dili) the haves and the have-nots
- zengin yakıt karışımı
- (Askeri) rich fuel mixture
- zengin yeraltı kaynakları
- rich underground resources
- zengin çiftçi
- gentleman-farmer
- zengin çocuklar
- children of the rich
- zengin ölmek
- cut up fat
- zengin ölmek
- cut up rich
- zengin ülke
- (Ticaret) affluent nation
- eğlence hayatına düşkün zengin erkek
- playboy
- zengin ol
- get rich
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
If I get rich, I'll buy a castle.
- Zengin olursam, bir şato alacağım.
- zengin olmak
- shake the pagoda
- zengin olmak
- abound
- zenginler
- the rich
The rich have troubles as well as the poor.
- Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
The rich sometimes despise the poor.
- Zenginler bazen fakirleri hor görürler.
- Erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı zengin ve akıllı yapar
- (Atasözü) Early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise
- gönlü zengin
- Heart of the rich
- kalsiyumca zengin
- rich in calcium
- birden zengin olan
- upstart
- birden zengin olan kimse
- upstart
- birden zengin olmuş
- arriviste
- bok gibi zengin
- stinking rich
- daha zengin
- better off
You're better off without her.
- Onsuz daha zenginsin.
You're better off without me.
- Sen bensiz daha zenginsin.
- emek zengin ülke
- (Ticaret) labor abundant country
- eğlence meraklısı zengin kız
- playgirl
- hindistan'da zengin avrupalı
- nabob
- lüks ve şehre uzak zengin banliyöleri
- exurbia
- oksijen yönünden zengin
- oxygen-rich
- sonradan olma zengin
- new rich
- tahıl bakımından zengin
- corny
- toprak sahibi zengin çiftçi
- kulak
- yaşlı ve zengin sevgili
- sugar daddy
- yeni zengin
- upstart
- yeni zengin
- new rich
- yeterince zengin
- rich enough
- zengin olmak
- (Fiili Deyim ) grow rich
- şehir dışındaki zengin siteleri
- exurbia