That incident harmed his reputation.
- Kaza onun şöhretine zarar verdi.
She can't even harm a fly.
- O bir sineğe bile zarar veremez.
The flood did great damage to the crops.
- Sel, ekinlere büyük zarar verdi.
The drought damaged all the crops there.
- Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
Pollution is damaging our earth.
- Kirlilik dünyamıza zarar veriyor.
Tom is damaging his reputation.
- Tom kendi ününe zarar veriyor.
You're going to wreck your eyesight if you play games all the time.
- Sürekli oyunlar oynarsan görme yeteneğine zarar vereceksin.
The drought damaged all the crops there.
- Kuraklık oradaki tüm ürünlere zarar verdi.
This scandal has severely damaged the public image of our company.
- Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
Alcohol damages the liver.
- Alkol karaciğere zarar verir.