zamanlama

listen to the pronunciation of zamanlama
Türkçe - İngilizce
timing

Your timing is perfect. - Zamanlamanız mükemmel.

Your timing was excellent. - Zamanlaman mükemmeldi.

scheduling
schedule

We are behind schedule. - Biz zamanlamanın gerisindeyiz.

timeliness
timing of
zamanla
in time

In time, you will understand. - Zamanla anlayacaksın.

He'll succeed in time. - O zamanla başarılı olacak.

zamanlama hatası
timing error
zamanlama hatası yapmak
mistime
zamanlama yapmak
time
zamanla
over time

Languages change over time. - Diller zamanla değişir.

Over time, things only got worse. - Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.

zamanla
with time

With time, everything will become clear. - Zamanla her şey açığa kavuşacak.

Experience is acquired with time. - Deneyim zamanla kazanılır.

zamanla
in course of time
zamanla
in the process of time
zamanla
by the time of progress
zamanla
(Bilgisayar) schedule

l can schedule my sessions in advance. - Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.

Tom is scheduled to come to Boston next week. - Tom sonraki hafta Boston'a gelmek için zamanlandı.

zamanla
in the course of events
zamanla
in due course
zamanla
squareness
zamanla
as the time went by
zamanla
in process of time
zamanla
in progress of time
zamanla
with the lapse of time
zamanla
in the long run
zamanla
{f} timing

Your timing's perfect. - Zamanlamanız mükemmel.

Your timing is perfect. - Zamanlamanız mükemmel.

zamanlamak
time
zamanlamak
{f} schedule
zamanla
for getting further by time
zamanla
by and by
zamanla
in due time

In due time, his innocence will be proven. - Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.

ana zamanlama üreteci
(Askeri) master timing generator
enjeksiyon zamanlama aygıtı
injection timing device
lock-up zamanlama valf yayı
(Otomotiv) lock-up timing valve spring
mevki, hız ve zamanlama
(Askeri) positioning, velocity, and timing
proje zamanlama
project timing
yerel zamanlama üreteci
(Askeri) local timing generator
zamanla
in the course of time

In the course of time, he changed his mind. - O, zamanla fikrini değiştirdi.

zamanla
with time, as time passes/ passed
zamanlamak
to time
zamanlamak
to time (something) well, find a very appropriate time for (something) to take place
zamanlamak
to arrange a time schedule for (something)
Türkçe - Türkçe
Zamanlamak işi
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek: "Basınımızın gelişmesini gözden geçirirsek görürüz ki, zamanla konular uzmanlıklar arasında bölüşülür."- N. Cumalı
zamanla
Aradan süre geçtikçe, giderek
zamanlamak
Bir işin sürdürülmesi için zamanı planlamak
zamanlamak
Bir konuda en iyi sonucu almak için en iyi, en uygun süreyi belirlemek
zamanlama