zamanlı zamansız

listen to the pronunciation of zamanlı zamansız
Türkçe - İngilizce
inopportune
untimely
zamanlı zamansız (doing something)
without stopping to consider whether or not one's doing it at a suitable time: Zamanlı zamansız bana uğrar. He drops in to see me at absolutely any time he feels like it
zaman zaman
from time to time, occasionally, every now and then, every now and again, every so often
zaman zaman
from time to time

I go to the library from time to time. - Ben zaman zaman kütüphaneye giderim.

You should look after the children from time to time. - Zaman zaman çocuklara bakmalısın.

zaman zaman
sporadic
zaman zaman
at times

Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake. - Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.

At times, I can't trust him. - Zaman zaman, ona güvenemiyorum.

zaman zaman
occasionally

He occasionally visited me. - O, zaman zaman beni ziyaret etti.

Fibonacci numbers show up occasionally in nature. - Fibonacci sayıları doğada zaman zaman görünür.

zaman zaman
betimes
zaman zaman
now and then

Tom hears from Mary every now and then. - Tom zaman zaman Mary'den haber alır.

I fall asleep in the class every now and then. - Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.

zaman zaman
off and on
zaman zaman
call me time to time

ara beni zaman zaman.

zaman zaman
time to time

I like to have a deep conversation with a more academic person from time to time. - Zaman zaman daha akademik biriyle detaylı bir konuşma yapmak istiyorum.

I meet him from time to time. - Ben zaman zaman onunla karşılaşırım.

zaman zaman
from time to time, occasionally
zaman zaman
on and off

Tom and Mary have been dating on and off for a year. - Tom ve Mary bir yıldır zaman zaman çıkıyorlardı.

It was raining on and off all night long. - Bütün gece boyunca zaman zaman yağmur yağıyordu.

zaman zaman
betweenwhiles
zaman zaman
in places
zaman zaman
betweentimes
zaman zaman
ever and anon
zaman zaman
now and again
zaman zaman
now

I fall asleep in the class every now and then. - Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.

Even now there are occasional aftershocks. - Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.

zaman zaman
on occasion

We've met on occasion. - Biz zaman zaman buluştuk.

He reads detective stories on occasion. - O, zaman zaman dedektif hikayeleri okur.

zaman zaman
interval
zaman zaman
again
zaman zaman
anon
Türkçe - Türkçe
Gelişigüzel zamanlarda, vakitli vakitsiz
Zaman zaman
anbean
Zaman zaman
gahice
zaman zaman
Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, bazen
zamanlı zamansız