I'm beginning to understand why you don't bother to try to explain things to Tom.
- Bazı şeyleri neden Tom'a açıklama zahmetinde bulunmadığını anlamaya başlıyorum.
Don't bother waking me up at 4:00 a.m. I don't plan to go fishing tomorrow.
- Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.
He took the trouble to assist the poor man.
- Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
She took the trouble to meet her friend at the airport.
- O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
We apologize for the inconvenience.
- Zahmet için özür dileriz.
That looks really painful.
- O gerçekten zahmetli görünüyor.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.
He spared no pains to help me.
- O, bana yardım etme zahmetinde bulunmadı.