It was already twelve when he reached home.
- Eve ulaştığında saat zaten on ikiydi.
He should have arrived already.
- O zaten varmış olmalı.
So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts.
- Zaten nerede olduğum hakkında kavramamı kaybediyor gibi hissediyorum.
I never did like it anyway.
- Zaten böyle bir şey asla yapmadım.
I'm tired, but I'm going anyway.
- Yorgunum, ama zaten gidiyorum.
In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.