yukarıdaki

listen to the pronunciation of yukarıdaki
Türkçe - İngilizce
above

They live on the floor above. - Onlar yukarıdaki katta yaşıyor.

Please ignore my comments above. - Lütfen yukarıdaki yorumlarımı önemseme.

above; foregoing, above mentioned
above mentioned
foregoing
upstairs

I carried Tom upstairs to his bedroom. - Tom'u yukarıdaki yatak odasına taşıdım.

Grace goes upstairs to the extension telephone. - Grace yukarıdaki dahili telefona gider.

upstars
upper
yukarı
up
yukarı
upstairs

She shut the door and went upstairs. - Kapıyı kapattı ve yukarı gitti.

Go upstairs and bring down my trunk. - Yukarı çık ve bavulumu getir.

yukarı
(Bilgisayar) top
yukarı
upper part
yukarı
(Bilgisayar) move up
yukarı
upper
yukarı
hyper-
yukarı
above

The above-mentioned mail item has been duly delivered. - Yukarıda bahsedilen posta öğesi usulüne uygun şekilde teslim edilmiştir.

See the example given above. - Yukarıda verilen örneğe bak.

yukarı
aloft
Yukarı
to the top
yukarı
upper; upstairs: yukarı daire the upstairs flat. Yukarı Mısır Upper Egypt
yukarı
upper part; upstairs
yukarı
upper, superior in social position: yukarı sınıf upper class
yukarı
upwards
yukarı
(moving) up; (going) upstairs: Yukarı çıktı. He went upstairs
yukarı
up, upwards, above; upstairs; high, upper, top; upper part, top; upstairs
yukarı
high

The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over. - Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.

As we go up higher, the air becomes cooler. - Biz yukarı çıkarken hava soğur.

yukarı
upward
yukarı
hyper
Türkçe - Türkçe

yukarıdaki teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

yukarı
Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya
yukarı
Aşama, sınıf, makam bakımından ilerde olan
yukarı
Bir şeyin üst bölümü, aşağı karşıtı, fevk
yukarı
Benzerleri arasında üstte bulunan. Üst tarafa, üstteki kata, üste, yükseğe, yukarıya: "Yukarı, kocasının odasına çıktı."- M. Ş. Esendal
yukarı
Yetkili kimse
yukarı
Benzerleri arasında üstte bulunan