The higher we go up, the cooler the air becomes.
- Ne kadar yukarıya gidersek hava o kadar soğuk olur.
I teach French at the high school up the street.
- Caddenin yukarısındaki lisede Fransızca öğretirim.
My study is upstairs.
- Benim çalışma odam yukarıda.
Go upstairs and bring down my trunk.
- Yukarı çık ve bavulumu getir.
She is certainly above forty.
- O kesinlikle kırkın yukarısındadır.
See the example given above.
- Yukarıda verilen örneğe bak.
He shook his head up and down.
- O, başını yukarı aşağı salladı.
They bounced up and down.
- Onlar yukarı aşağı zıpladı.
This is an uphill road.
- Bu yokuş yukarı bir yoldur.
As you go up higher, the air becomes thinner.
- Daha yukarıya giderken hava incelir.
It's better to be approximately right than completely wrong.
- Tamamen yanlış olmasındansa üç aşağı beş yukarı doğru olması daha iyidir.