Bu sefer onu yapamam.
- I can't make it this time.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
- I don't know if we can help Tom this time.
Bu kez farklı olacak.
- This time's going to be different.
Tom bu defa tekrar bize yardım etmeye istekli.
- Tom is willing to help us again this time.
Bu defa hatalı olan benim gibi görünüyor.
- This time, it looks like it is me who is wrong.
Yemek yemek için zaman ayırın.
- Take your time when you eat meals.
Lütfen ne yapacağınıza karar vermeden önce zaman ayırın.
- Please take your time before deciding what to do.
O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi.
- At that time, Mexico was not yet independent of Spain.
O zamanlarda, bölge İspanya'ya aitti.
- At that time, the territory belonged to Spain.
Lütfen acele etmeyin.
- Please take your time.
Acele etmeyin. Bu bir maraton, sürat koşusu değil.
- Take your time. It's a marathon, not a sprint.
this time last year.
... At Google we think we can give you some of your time back. ...
... is that for felons, once you've served your sentence and you've done your time and you've ...