yoksun

listen to the pronunciation of yoksun
Türkçe - İngilizce
deprived

The war deprived them of their happiness. - Savaş onları mutluluktan yoksun bıraktı.

We were deprived of transportation. - Biz ulaşımdan yoksun bırakıldık.

devoid of

He is devoid of common sense. - Sağduyudan yoksundur.

We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm. - Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.

bereft
out of

Tom did it out of a sense of justice. - Tom onu bir adalet duygusundan yoksun olarak yaptı.

void of
(Politika, Siyaset) disadvantaged
bereft of
crinkly
void
shorn of
shorn
innocent of
unprovided
destitute
bankrupt in
wanting
empty

The street was empty of people and traffic. - Cadde, insan ve trafikten yoksundu.

deprived (of), bereft (of), devoid (of sth), wanting (in sth), destitute (of sth)
devoid

We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm. - Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.

The man was devoid of such human feelings as sympathy. - Adam sempati gibi insani değerleden yoksundu.

destitute of
reft
yoksun bırakmak
(Hukuk) deprive
yoksun kalmak
to be deprived of
yoksun bırakma
bereave
yoksun bırakmak
count out
yoksun bırakmak
debar (from)
yoksun bırakmak
deny
yoksun bırakmak
deprive of
yoksun bırakmak
divest of
yoksun etmek
deprive
yoksun kalmak
deprived of
yoksun kalmak
forfeit
yoksun kalmak
lack
yoksun kalmış
bereft of
yoksun olma
bereavement
yoksun olmak
be wanting in
yoksun bırakma
divestiture
yoksun bir halde
wantingly
yoksun bir halde
needily
yoksun bırakan
privative
yoksun bırakarak
denyingly
yoksun bırakma
divestment
yoksun bırakmak
dispossess
yoksun bırakmak
forgo
yoksun bırakmak
debar from
yoksun bırakmak
bereave
yoksun bırakmak
to deprive sb/sth (of sth), to bereave, to debar sb (from sth)
yoksun bırakmak
rob
yoksun bırakmak
debar
yoksun bırakmak
shear
yoksun bırakılmış
debarred
yoksun kalınan kar
(Ticaret) loss of profit
yoksun kimse
bankrupt
yoksun olmak
be out of smth
yoksun olmak
want
yoksun olmak
lack
yoksun olmak
to be lacking in sth, to lack
yoksun olmak
be deprive of smth
yoksun olmak
go without
yoksun olmak
be lacking in sth
yoksun olmak
to be deprived
yoksun olmak
be bereaved of
-den yoksun
void
hayal gücünden yoksun
uninspired
incelikten yoksun
inelegant
incelikten yoksun
incondite
kireçten yoksun bırakmak
decalcify
mirastan yoksun bırakmak
to disinherit
mirastan yoksun bırakmak
disinherit
sevgiden yoksun çocuk
deprived child
zekâdan yoksun
bankrupt in intelligance
Türkçe - Türkçe
Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum
Belli bir şeyden kendisinde olmayan, belli bir şeyin yokluğunu çeken, mahrum: "Sen ki özlemime atılan oksun / Deli gönlüm her teselliden yoksun."- F. Halıcı
mahrum

Tom istikrardan mahrum. - Tom kararlılıktan yoksun.

yoksun olmak
Belli bir şeyin yokluğunu çekmek
Yoksun kalmak
kesilmek
Yoksun kalmak
mahrum olmak
Yoksun kalmak
bir şeyden mahrum olmak
yoksun