This toy is almost indestructible.
- Bu oyuncak neredeyse yok edilemez.
Their job is to exterminate rats and mice.
- Onların işleri fareler ve sıçanları yok etmektir.
We must exterminate them.
- Onları yok etmeliyiz.
Overnight the rabbits had obliterated Tom's garden.
- Gece boyunca tavşanlar Tom'un bahçesini yok etmişti.
The shock wave came and obliterated everything and everyone.
- Şok dalgası geldi ve her şeyi ve herkesi yok etti.
The soldiers' mission was to destroy the bridge.
- Askerlerin görevi köprüyü yok etmekti.
He wanted to destroy it.
- O onu yok etmek istedi.