Twitter is not good enough.
- Twitter yeterince iyi değil.
There was food enough for us all.
- Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
I don't have enough time to do everything that needs to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yok.
I didn't have enough time to do everything that needed to be done.
- Yapılması gereken her şeyi yapmak için yeterli zamanım yoktu.
Haven't we had enough of that nonsense already?
- Bu saçmalığa yeterince katlanmadık mı?
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
My explanation was not sufficient.
- Açıklamam yeterli değildi.