Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
Buradan çıktığıma elbette memnun olacağım.
- I'll sure be glad to get out of here.
Tom bugünkü sınavı geçeceğinden bayağı emin.
- Tom is pretty sure that he'll pass today's exam.
Sen bunu bana anlatan ilk kişi değilsin, muhakkak son kişide değilsin.
- You're not the first person to tell me that, and surely you're not the last.
Muhakkak birine söyledin.
- Surely you told somebody.
Senin çocuklarının güvende olmalarını sağlamak için gücüm dahilinde her şeyi yapacağım.
- I'll do everything within my power to make sure your children are safe.
Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
- I made sure no one was following me.
Saat üçte mutlaka gel.
- Be sure to come at 3.
Saat beşe kadar mutlaka burada olun.
- Be sure to come here by five.
Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
- Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
- The weather will be good tonight for sure.
Şüphesiz Tom bunun farkında.
- Surely Tom is aware of that.
Şüphesiz havalar düzelecektir.
- Surely the weather will become fine.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
Tom elektronik sigara içmenin sigara içmekten daha güvenilir olduğunu düşünüyor ama Mark o kadar emin değil.
- Tom thinks that vaping is safer than smoking cigarettes, but Mary's not so sure.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
... >>Lady Gaga: Yes, of course I have. [ Laughter ] ...
... Yes, of course, I have really kissed a girl. ...