Tom didn't fulfill his obligations.
- Tom yükümlülüklerini yerine getirmedi.
You should fulfill your promises.
- Sözlerini yerine getirmelisin.
He sacrificed his health to fulfill his duty.
- O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.
I only went to the party to fulfill my societal obligations.
- Ben sadece benim toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için partiye gittim.
You should do your best to carry out your promises.
- Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız.
My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.
- Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.
You are here in order to fulfill my commands.
- Sen benim emirlerimi yerine getirmek için buradasın.
It is one thing to promise, and another to perform.
- Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir.