You never told me whether you're allergic to peanuts or not.
- Yer fıstığına alerjin olup olmadığını bana asla söylemedin.
I thought you said you were sick of peanut butter.
- Yer fıstığı ezmesinden usandığını söylediğini düşünüyordum.
These are on sale everywhere.
- Bunlar her yerde satılıyor.
You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
I prefer a quieter, even boring, location for our next meeting.
- Bir sonraki buluşmamız için daha sessiz, hatta sıkıcı bir yeri tercih ederim.
She asked about the location of the house.
- O, evin yerini sordu.
I ought to have made a hotel reservation earlier.
- Otelde daha önce yer ayırtmalıydın.
They set the time and place of the wedding.
- Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
You know many interesting places, don't you?
- Çok enteresan yerler biliyorsun, değil mi?
The doll lay on the floor.
- Bebek yerde yatıyordu.
I spilled egg on the floor.
- Yumurtayı yere döktüm.
In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
- Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
This park used to be a hunting ground for a noble family.
- Bu park asil bir aile için bir avlanma yeriydi.
Tom parked in his usual spot.
- Tom her zamanki yerine parketti.
Tom got the key from its secret hiding spot and opened the door.
- Tom gizli saklama yerinden anahtarı aldı ve kapıyı açtı.
Text me after you get to your destination.
- Gidilecek yere vardıktan sonra bana mesaj at.
I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
The seat of the chair needs repairing.
- Sandalyenin oturacak yerinin tamir edilmesi gerekiyor.
Situated on hilly terrain, the cathedral can be seen from a long distance.
- Tepelik arazide yer alan katedral uzun bir mesafeden görülebilir.
Our company wants to take part in that research project.
- Şirketimiz o araştırma projesinde yer almak istiyor.
The important thing is not to win the game, but to take part in it.
- Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
I don't want to be involved in this affair.
- Ben bu işin içinde yer almak istemiyorum.
Tom has friends in high places.
- Tom'un yüksek yerlerde arkadaşları var.
It must be nice to have friends in high places.
- Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
Are you going anywhere?
- Bir yere gidiyor musun?
Do you feel at home anywhere?
- Herhangi bir yerde evinizdeymiş gibi hisseder misiniz?
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
They looked everywhere for him, but couldn't find him anywhere.
- Ona her yerde baktılar, ama hiçbir yerde bulamadılar.
I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
- Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
His speech was to the point.
- Onun konuşması tam yerindeydi.
Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
- Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
Paul went to the party in place of his father.
- Paul babasının yerine partiye gitti.
I'm really glad you decided to come to our party instead of staying at home.
- Evde kalma yerine partimize gelmenize karar verdiğinize gerçekten memnun oldum.
I will do my duty to the best of my ability.
- Görevimi yapabildiğim en iyi şekilde yerine getireceğim.
Come what may, we must do our duty.
- Ne olursa olsun vazifemizi yerine getirmeliyiz.
This security system allows us to trace employees movements anywhere they go.
- Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.
The police looked everywhere and could find no trace of Tom.
- Polis her yere baktı ve Tom'la ilgili hiçbir iz bulamadı.
This is a very scary place.
- Bu çok korkutucu bir yer.
The natives are scared of this place.
- Yerliler buradan korkuyorlar.
Tom met Mary in a local flea market.
- Tom yerel bit pazarında Mary'yle buluştu.
On your marks, get set, go!
- Yerlerinize... Hazır... Başla!
According to the American journal International Living, Uruguay is ranked among the twenty safest countries in the world.
- Amerikan dergisi Uluslararası Yaşam'a göre, Uruguay dünyada en güvenli yirmi ülke arasında yer almaktadır.
Cotton ranks among the world's most important crops.
- Pamuk, dünyanın en önemli ürünleri arasında yer almaktadır.
The important thing is not to win the game, but to take part in it.
- Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
Our company wants to take part in that research project.
- Şirketimiz o araştırma projesinde yer almak istiyor.
The investigators gathered evidence from the crash site.
- Araştırmacılar kaza yerinden delil topladılar.
This site is ideal for our house.
- Bu yer bizim ev için idealdir.
Norway, located in Northern Europe, is a highly developed country.
- Kuzey Avrupa'da yer alan Norveç çok gelişmiş bir ülkedir.
Mexico is a country located in North America.
- Meksika, Kuzey Amerika'da yer alan bir ülkedir.
'Still, yer got nice looks,' said Ella.
Yer a lotta nosey parkers.
'Make yer way down to the station,' he said.