Tom vowed he'd never do it.
- Tom onu yapmayacağına yemin etti.
I vowed that I would never speak to her again.
- Bir daha onunla konuşmamaya yemin ettim.
I'd like to remind you that you're under oath.
- Sana yeminli olduğunu hatırlatmak istiyorum.
I remind you that you are still under oath.
- Hâlâ yeminli olduğunu sana hatırlatırım.
She knows five languages, but when she wants to swear, she does so in her maternal language.
- Beş yabancı dil biliyor ama yemin etmek istediği zaman kendi ana dilinde konuşuyor.
Sami Bakir was sworn in in 2006.
- Sami Bekir 2006'da yemin etti.
He was sworn in as mayor.
- Ona bir belediye başkanı olarak yemin ettirildi.
He vowed to avenge his friend's death.
- O, arkadaşının ölümünün intikamını almak için yemin etti.
I vowed that I would never speak to her again.
- Bir daha onunla konuşmamaya yemin ettim.
I swore I'd never be like Tom.
- Asla Tom gibi olmayacağıma yemin ettim.
I swore I'd never tell anyone.
- Kimseye söylemeyeceğime yemin ettim.
You must swear to keep your promise.
- Sözünü tutacağına yemin etmelisin.
Tom says that he only swears when it is absolutely necessary.
- Tom kesinlikle gerekli olduğunda yemin ettiğini söylüyor.