yemek yemek

listen to the pronunciation of yemek yemek
Türkçe - İngilizce
eat

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat. - Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.

to eat

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel. - Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.

feed
grub
dine

Tom says Mary wants to eat at Chuck's Diner. - Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemek istediğini söylüyor.

I have an appointment to dine with him. - Onunla yemek yemek için bir randevum var.

have dinner

Do you want to have dinner with me tonight? - Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?

Would you like to have dinner at my place tonight? - Bu akşam evimde yemek yemek ister misin?

have a meal
eat lunch
victual
yemek pişirme
cooking

Tom is quite good at cooking. - Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.

She is quite ignorant of cooking. - O, yemek pişirmede oldukça bilgisizdir.

yemek
eat

I want to eat a Dapanji! - Bir Dapanji yemek istiyorum!

Do you like eating fish? - Balık yemekten hoşlanır mısın?

yemek tarifi
recipe

Where did you get the recipe? - Yemek tarifini nereden aldın?

I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them. - Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.

yemek
food

Dieticians are experts in the food industry. - Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.

The food's not ready yet. - Yemek henüz hazır değil.

yemek
meal

Brush your teeth after every meal. - Her yemekten sonra dişlerini fırçala.

What with overwork and poor meals, she fell ill. - Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.

yemek
dinner

Tom, what do you want to have for dinner? - Tom, akşam yemeği için ne yemek istersin?

Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner. - İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.

yemek
dish

There was a great variety of dishes on the menu. - Menünün içinde büyük bir çeşit yemek vardı.

What kinds of meat dishes do you serve? - Ne çeşit et yemeklerini servis yapıyorsunuz?

yemek
chow
yemek
grub
hakkını yemek
infringe
yemek
ingest
öğle yemeği yemek
lunch

Tom didn't feel like eating lunch. - Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.

Tom said that he was eager to eat lunch with Mary. - Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.

avlayıp yemek
prey upon
aç kurt gibi yemek
wolf
ceza yemek
fined
doyurucu yemek
stodge
doyurucu yemek
a square meal
hazır yemek
convenience food
hızlı yemek
gobble
içi içini yemek
to fret about
kendini yemek
(deyim) eat one's heart out
leş yemek
scavenge
yemek
She's not just beautiful; she's a knockout! yemeden içmeden (divulging something confidential) without losing any time. yemeden içmeden kesilmek to have no appetite, be off one's food. Ye kürküm ye! (Konuşma Dili) He wouldn't have given me the time of day if I hadn't been dressed well./She wouldn't have so much as looked at me if I hadn't been wearing this uniform. Yediği naneye bak! (Konuşma Dili) Look at how he's put his foot into it this time! Yemeyenin malını yerler (demine hu çekerler) (üstüne bir bardak su içerler). (Atasözü) Don't be miserly and deny yourself things you can afford, for you can rest assured that what you save up but don't spend will be spent freely and enjoyed to the hilt by whoever gets it after you've died
yemek
eatings
yemek
scoff
yemek
repast
yemek artıkları
leftovers

Dan ate the leftovers. - Dan yemek artıklarını yedi.

I ate last night's leftovers for lunch. - Dün gecenin yemek artıklarını öğle yemeği için yedim.

yemek borusu
esophagus
yemek borusu
(Tıp) pharynx
yemek odası
lunchroom

Tom is eating a sandwich in the lunchroom. - Tom yemek odasında bir sandviç yiyor.

yemek odası
dinning room
çabuk yemek
gobble
yemek
meals

Is eating between meals really bad for your health? - Öğünler arasında yemek yeme sağlığınız için gerçekten zararlı mıdır?

Tom isn't able to always brush his teeth after meals. - Tom her zaman yemeklerden sonra dişlerini fırçalayamaz.

acele yemek
gobble
artık yemek
(Gıda) left over
bozulmak (yemek)
go off
ceza yemek
be punished
ceza yemek
to be punished
ceza yemek
be fined
ceza yemek
punished
ceza yemek
to be fined
dayak yemek
to get a beating; to get a thrashing; to get a whipping
domuz gibi yemek
pig out
doyurucu (yemek)
(Gıda) filling
elle yenen yemek
(Gıda) finger food
etli/sebzeli sulu yemek
stew
evde yemek
eat in
gol yemek
(Spor) give away a goal
kafayı yemek
go nuts
kurt gibi yemek
wolf
lahana ve etli yemek
(Gıda) bubble and squeak
lezzetli yemek
delicious food
lezzetli yemek
tasty food
obur gibi yemek
scoff
para yemek
accept a bribe
resmi yemek
banquet
tekme yemek
get a kick
terbiye yemek
liaison
tokat yemek
slapped
tokat yemek
be slapped
vurgun yemek
be crippled by the bends
yemek
pit
yemek
keep

Keep Tom from eating too much. - Tom'u çok yemekten engelle.

How did Noah keep the animals from eating each other? - Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?

yemek
devour
yemek
exulcerate
yemek
spend

That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants. - Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.

If you want to lose weight, spend a day without meals. - Eğer kilo vermek istiyorsanız, yemeksiz bir gün geçirin.

yemek
chalk
yemek
rub
yemek
to be sent down
yemek
be sent down
yemek
get a punishment
yemek
partake of
yemek
recipe

What's your favorite recipe? - En sevdiğin yemek hangisidir?

Have you seen the recipe book that I wrote? - Benim yazdığım yemek tarifi kitabını gördün mü?

yemek
eat away
yemek
bite

Would you like to grab a bite to eat somewhere? - Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?

Do you want to grab a bite to eat somewhere? - Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misin?

yemek
dine off
yemek
wear

Don't eat till the numbness wears off. - Uyuşma geçene kadar yemek yeme.

The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking? - Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?

yemek
dispose of
yemek
get

If you eat too much, you will get fat. - Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.

You will soon get used to eating Japanese food. - Yakında Japon yemeklerini yemeye alışırsın.

yemek
sent down
yemek
rub away
yemek
dine on
yemek
believe

Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again. - Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.

yemek
pick at
yemek
course

Antipasti are appetizers served before the first course. - Soğuk mezeler ilk yemekten önce verilen mezelerdir.

The small fork is for your salad, and the large one is for the main course. - Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.

yemek
crop
yemek borusu
(Askeri) bugle call for food
yemek borusu
(Tıp) gorge
yemek borusu
(Askeri) mess call
yemek borusu kanseri
(Tıp) oesophageal cancer
yemek borusu tahrişi
(Tıp) esophagitis
yemek içmek
touch
yemek odası
triclinium
yemek odası
dining-room
yemek tuzu
common salt
yemek tuzu
sodium chloride
yemek çeki
(Gıda) lunch voucher
çin yemek çubuğu
chopstick
ağzını şapırdatarak yemek
slop
1 yemek kaşığı un
1 tablespoon flour
afiyetle yemek
cooking with bon appetit
akşam yemeği yemek
dine

Even if they have a good wine menu, I will not want to dine here. - İyi bir şarap menüleri olsa bile, burada akşam yemeği yemek istemeyeceğim.

akşam yemeğini yemek
dine
ana yemek
Main course, main dish, piece de resistance
asker sofrasında yemek yemek
mess
emek olmadan yemek olmaz
(Atasözü) There's no such thing as a free lunch
evde yemek yapan kadın
The women cook at home
istekle ve çabucak yemek veya içmek
quickly and eagerly to eat or drink
yemek hane
household food
yemek kitabı
Food book, recipie book
yemek programı
food program

yemek programı seyrediyordu.

yemek sofrası
dining table at
dışarıda yemek yemek
eat out

It costs a lot of money to eat out. - Dışarıda yemek yemek çok pahalıya mal olur.

kurt gibi yemek yemek
eat like a horse
çok yemek yemek
eat

I usually avoid eating meal too much. - Ben genellikle çok yemek yemekten kaçınırım.

Tom didn't feel much like eating. - Tom'un canı çok yemek yemek istemiyordu.

Türkçe - Türkçe
girmek
(Osmanlı Dönemi) VÜRUŞ
tıkınmak
taam etmek
(Osmanlı Dönemi) SERF
lokma etmek
yemek
Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak
yemek borusu
Besinleri ağızdan mideye ulaştıran kaşla çevrili zarsı kanal
Yemek yeme
(Osmanlı Dönemi) EKL
Yemek yeme
(Osmanlı Dönemi) TENAVÜL
yemek yemek