Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
- Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
Do you like eating fish?
- Balık yemekten hoşlanır mısın?
Do you like Japanese food?
- Japon yemeklerini sever misin?
The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Brush your teeth after every meal.
- Her yemekten sonra dişlerini fırçala.
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
We went out to dinner with two American men and two German ladies.
- Biz iki Amerikalı erkek ve iki Alman bayanla akşam yemeği yemek için çıktık.
Steak and caviar are my favorite dishes.
- Biftek ve havyar benim favori yemeklerim.
The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
Women eat lighter meals when they're eating with a guy.
- Kadınlar bir erkekle yemek yerken daha hafif yemekler yerler.
What with overwork and poor meals, she fell ill.
- Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
Mary keeps her best dishes in that cabinet.
- Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
How did Noah keep the animals from eating each other?
- Nuh peygamber hayvanları birbirlerini yemekten nasıl uzak tuttu?
That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants.
- Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.
Tom didn't want to spend that much for a meal.
- Tom bir yemek için bu kadar harcamak istemiyordu.
Where can I get a good bite to eat?
- Nerede iyi bir yemek yiyebilirim?
Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.
- Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.
If you eat too much, you will get fat.
- Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.
I'm getting used to eating alone.
- Yalnız yemek yemeye alışıyorum.
Not only has eating with your fingers continued throughout the centuries, but some scholars believe that it may become popular again.
- Parmaklarınızla yemek yemek sadece yüzyıllar boyu devam etmekle kalmadı, aynı zamanda bazı alimler onun tekrar popüler olabileceğine inanıyorlar.
A cooking course should be mandatory in schools.
- Yemek kursu okullarda zorunlu olmalı.
The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
- Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.
Don't eat till the numbness wears off.
- Uyuşma geçene kadar yemek yeme.
The woman has two important questions to ask: What am I wearing? and what am I cooking?
- Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?
What's your favorite recipe?
- En sevdiğin yemek hangisidir?
Where did you get the recipe?
- Yemek tarifini nereden aldın?
Tom ate as soon as the food was put on the table.
- Tom yemek masaya konur konmaz yedi.
After supper, she cleared the table.
- Yemekten sonra, masayı temizledi.
Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.
- Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli.
No matter how much Tom eats, he wants to eat more.
- Tom ne kadar yerse yesin, daha fazla yemek istiyor.
I've given up eating meat.
- Et yemekten vazgeçtim.
Is eating less meat a good idea?
- Daha az et yemek iyi bir fikir midir?
Once the work is done, usually around half past five, I come home to have dinner.
- İş yapılır yapılmaz, genellikle beş buçuk civarında, akşam yemeği yemek için eve gelirim.
You don't have to eat it.
- Onu yemek zorunda değilsiniz.
I didn't feed the dog.
- Köpeğe yemek vermedim.
They didn't feed you much, did they?
- Sana çok yemek vermediler, değil mi?
Instead of eating real food, we just ate junk food all day.
- Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.
I feel like eating something sweet.
- Tatlı bir şey yemek istiyorum.
Tom was looking for place to eat that had reasonable prices.
- Tom yemek yemek için makul fiyatları olan yer arıyordu.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
She is quite ignorant of cooking.
- O, yemek pişirmede oldukça bilgisizdir.
He likes cooking for his family.
- O,ailesi için yemek pişirmeyi sever.
Where did you get the recipe?
- Yemek tarifini nereden aldın?
I've left out the nuts in this recipe because Delia's allergic to them.
- Delia'nın onlara allerjisi olduğu için bu yemek tarifinden fındıkları çıkarttım.
Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Çoğu kişi yağla yemek pişirmek yerine tereyağıyla yemek pişirmeyi tercih eder.
Salt is necessary for cooking.
- Tuz, yemek pişirmek için gereklidir.
Tom wanted to eat at the small restaurant behind the hotel.
- Tom otelin arkasındaki küçük restoranda yemek yemek istedi.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Who ate the rest of the leftovers?
- Yemek artıklarının kalanını kim yedi?
Dan ate the leftovers.
- Dan yemek artıklarını yedi.
Tom is eating a sandwich in the lunchroom.
- Tom yemek odasında bir sandviç yiyor.
Tom says Mary wants to eat at Chuck's Diner.
- Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemek istediğini söylüyor.
It's impossible to dine at this restaurant without reservations.
- Rezervasyon olmadan bu restoranda yemek yemek imkansız.
yemek programı seyrediyordu.
Do you want to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?
Would you like to have dinner at my place tonight?
- Bu akşam evimde yemek yemek ister misin?
I'm starving. There are some leftovers in the fridge.
- Açlıktan ölüyorum. Buzdolabında biraz yemek artığı var.
Lots of leftovers remained inside.
- Çok miktarda yemek artığı içeride kaldı.
Sami lost his meal ticket.
- Sami yemek fişini kaybetti.
We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir kamera, bir saat ve bazı yemek takımları satın aldık.
Mary keeps her best dishes in that cabinet.
- Mary en iyi yemek takımlarını o dolapta tutar.
She has many hobbies, cooking, knitting, gardening, collecting stamps, and so on.
- Yemek yapmak, örgü örmek, bahçıvanlık, pul toplamak ve benzeri birçok hobileri vardır.
Let's dine out tonight. I'm too tired to cook.
- Hadi bu gece akşam yemeğini dışarda yiyelim, yemek yapmak için çok yorgunum.
Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
- Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
Tom invited Mary out to lunch.
- Tom Mary'yi öğle yemeği yemek için dışarı davet etti.
Tom dined with his parents.
- Tom ebeveynleriyle birlikte yemek yedi.
I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
- Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.