It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Colds are prevalent this winter.
- Soğuk algınlığı, bu kış yaygındır.
This type of discrimination isn't very widespread in our country.
- Ülkemizde bu tür bir ayrımcılık çok yaygın değildir.
Some translators changed Alice's name to Sonya or Anya, even though Alisa is a widespread Russian name.
- Bazı tercümanlar Alisa yaygın bir Rus ismi olmasına rağmen Alice'in adını Sonya ya da Anya'yla değiştirdi
The number of people who smoke is increasing, so cancer will soon be the most common cause of death.
- Sigara içen insanların sayısı artıyor, bu yüzden kanser yakında ölümün en yaygın nedeni olacak.
In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
- ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.
Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
That kind of thinking is pervasive.
- O tür düşünme yaygındır.
English is by far the most widely-spoken language in the world.
- İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
Starvation and disease were rampant among the lowest classes.
- Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.
Shark fin soup is very popular in China.
- Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.
Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
- Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.
The old belief is still widely current.
- Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.
Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
- Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
The third most frequent letter in Esperanto is e.
- Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.