yaygınlaşma

listen to the pronunciation of yaygınlaşma
Türkçe - İngilizce
proliferation
The process by which an organism produces others of its kind; breeding, propagation, procreation, reproduction
The result of building up; buildup, accretion
the spread of biochemical, nuclear and other weapons of mass destruction to countries not originally involved in developing them
Rapid reproduction, multiplication or growth in numbers
a rapid increase in number (especially a rapid increase in the number of deadly weapons); "the proliferation of nuclear weapons"
the act of increasing or rising; augmentation, amplification, enlargement, escalation, aggrandizement
rapid reproduction or replication
Proliferation means to reproduce or increase rapidly and repeatedly
The continuous development of cells in tissue formation; cell formation
growth by the rapid multiplication of parts a rapid increase in number (especially a rapid increase in the number of deadly weapons); "the proliferation of nuclear weapons
{i} rapid multiplication, rapid reproduction; prosperity, rapid growth, instance of thriving
The production of numerous zooids by budding, especially when buds arise from other buds in succession
The spread of nuclear weapons to countries without them and their development within countries which have them (see also Non-Proliferation Treaty)
The rapid spreading of something This could apply to nuclear knowledge as well as nuclear materials
A small plantlet will occasionally form on the scape This is called a proliferation and can be rooted to form a plant (clone) identical to the mother plant
Proliferation or reconstruction is when new granulation tissue is formed to replace lost volume Epithelial cells grow around the wound, or in islets, to form a new protective covering
growth by the rapid multiplication of parts
yaygın
prevalent

Plastic is the most prevalent type of marine debris. - Plastik en yaygın deniz debrisidir.

The patriarchal system has always been more prevalent. - Ataerkil sistem her zaman daha yaygın olmuştur.

yaygın
{s} widespread

Bad English is the most widespread language in the world. - Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.

Some translators changed Alice's name to Sonya or Anya, even though Alisa is a widespread Russian name. - Bazı tercümanlar Alisa yaygın bir Rus ismi olmasına rağmen Alice'in adını Sonya ya da Anya'yla değiştirdi

yaygın
{s} extensive
yaygın
common

The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space. - Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.

In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash. - ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.

yaygın
pervasive

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.

yaygın
{s} wide

His name was becoming widely known. - Onun adı yaygın olarak biliniyordu.

There was widespread panic after the earthquake. - Depremden sonra yaygın bir panik vardı.

yaygın
epidemic
yaygınlaşmak
{f} pervade
yaygın
rampant

Starvation and disease were rampant among the lowest classes. - Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.

yaygın
endemic
yaygın
general
yaygın
worldwide
yaygın
spread
yaygın
pandemic
yaygın
patulous
yaygın
popular

Contrary to popular belief, Tom isn't that naive. - Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.

Shark fin soup is very popular in China. - Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.

yaygın
universal
yaygın
catholic
yaygın
widely distributed
yaygın
current

The old belief is still widely current. - Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.

yaygın
diffusive
yaygın
far-flung
yaygın
frequent

The third most frequent letter in Esperanto is e. - Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.

Although in common usage, this word is frequently mispronounced. - Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.

yaygın
familiar
yaygın
prevailing
Yaygın
a dime in a dozen

Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.

yaygın
regnant
yaygın
rife
yaygın
commonest
yaygın
expansive
yaygın
diffuse
yaygın
epidemical
yaygın
widespread, prevalent; common
yaygın
broad
yaygın
vernacular
yaygın
subtile
yaygın
disseminated
yaygın
(Anatomi) diffus
yaygın
far flung
yaygın
farflung
yaygınlaşmak
to become widespread
yaygınlaşmak
grow up
yaygınlaşmak
to become widespread; to become prevalent
Türkçe - Türkçe
Yaygınlaşmak işi
yaygın
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan. Çoğu kimselerde görülen, beğenilen, sevilen: "Yaygın bir kültürü ve her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı."- H. Taner
yaygın
Sınırı genişlemiş: "Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."- Anayasa
yaygın
Sınırı genişlemiş
yaygın
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan
yaygın
Çoğu kimselerde görülen, beğenilen, sevilen
yaygınlaşmak
Yaygın duruma gelmek, yayılmak
yaygınlaşma