yaygın

listen to the pronunciation of yaygın
Türkçe - İngilizce
prevalent

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

Plastic is the most prevalent type of marine debris. - Plastik en yaygın deniz debrisidir.

(Hukuk) extensive
widespread

Bad English is the most widespread language in the world. - Bozuk İngilizce dünyanın en yaygın dilidir.

There was widespread panic after the earthquake. - Depremden sonra yaygın bir panik vardı.

common

Border fights were common. - Sınır kavgaları yaygındı.

While some private and church schools in America have uniforms, they are not common. - Amerika'daki kilise okullarının ve bazı özel okulların üniforması vardır, onlar yaygın değildir.

pervasive

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.

That kind of thinking is pervasive. - O tür düşünme yaygındır.

epidemic
endemic
general
wide

His name was becoming widely known. - Onun adı yaygın olarak biliniyordu.

This magazine circulates widely. - Bu dergi yaygın olarak dolaşır.

pandemic
familiar
prevailing
far-flung
regnant
rife
expansive
Catholic
diffusive
diffuse
epidemical
widespread, prevalent; common
broad
rampant

Starvation and disease were rampant among the lowest classes. - Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.

worldwide
spread
patulous
popular

Contrary to popular belief, Tom isn't that naive. - Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.

Shark fin soup is very popular in China. - Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.

universal
widely distributed
current

The old belief is still widely current. - Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.

frequent

The third most frequent letter in Esperanto is e. - Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.

Although in common usage, this word is frequently mispronounced. - Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.

a dime in a dozen

Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.

commonest
vernacular
subtile
disseminated
(Anatomi) diffus
far flung
farflung
yaygın eğitim
Mass education
yaygın söylenti
spread rumors
yaygın alk
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: alkler) guillemot
yaygın eğitim
informal education
yaygın kanıya göre
in prevailing opinion
yaygın olarak
extensively
yaygın olmak
go about
yaygın olmak
come up
yaygın olmak
prevail
yaygın olmak
go around
yaygın olmak
come in
yaygın söylenişli ünlü
(Dilbilim) spread vowel
yaygın ve yıkıcı örgüt
octopus
Türkçe - Türkçe
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan. Çoğu kimselerde görülen, beğenilen, sevilen: "Yaygın bir kültürü ve her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı."- H. Taner
Sınırı genişlemiş: "Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."- Anayasa
Sınırı genişlemiş
Çoğu kimselerce duyulmuş, öğrenilmiş, kullanılmış veya benimsenmiş olan
Çoğu kimselerde görülen, beğenilen, sevilen
YAYGIN EĞİTİM
(Hukuk) Örgün eğitim yanında veya dışında düzenlenen eğitim faliyetlerinin tümü
yaygın eğitim
Örgün eğitim imkânlarından hiç yararlanmamış olanlara, gittikleri okuldan erken ayrılanlara veya örgün eğitim kurumlarında okumakta olanlara ve meslek dallarında daha yeterli duruma gelmek isteyenlere uygulanan eğitim
yaygın yanlış
Genelleştiği için yanlışlığına önem verilmeden kullanılagelen (söz, deyim, terim), galatımeşhur
yaygın öğretim
Yaygın eğitim sistemi ile gerçekleştirilen öğretim
yaygın