Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species.
- Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.
In Japan, bowing is common courtesy.
- Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.
We have to get Heracles' bow back.
- Heracles'in yayını geri almalıyız.
A violin is a stringed instrument.
- Keman, yaylı bir enstrümandır.
Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet.
- Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.
The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
- Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.
These measures can prevent the disease from spreading.
- Bu önlemler hastalığın yayılmasını önleyebilir.
To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task.
- Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.
The battle checked the empire's expansionist tendencies.
- Savaş imparatorluğun yayılmacı eğilimlerini kontrol etti.
The empire fell as a result of the expansionist tendencies of its neighbors.
- İmparatorluk komşularının yayılmacı eğilimlerin bir sonucu olarak düştü.
I cannot release that information. It is private.
- O bilgiyi yayınlayamam. O özel.
Super Mario Bros. was released thirty years ago.
- Süper Mario Kardeşler otuz sene önce yayınlanmıştı.
Who could be spreading that news?
- Bu haberi kim yayıyor olabilir?
She tried to prevent the rumor from spreading.
- O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
- O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
We should check the spread of the disease.
- Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
A dreary landscape spread out for miles in all directions.
- Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.
The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
- Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
Even the best cars emit carbon dioxide
- En iyi arabalar bile karbon dioksit yayar.
The motor overheated and is now emitting smoke.
- Motor hararet yaptı ve şimdi duman yayıyor.
The rain kept the fire from spreading.
- Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
She tried to prevent the rumor from spreading.
- O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
Yay! I have finally finished my work!.