yayılma

listen to the pronunciation of yayılma
Türkçe - İngilizce
{i} propagation

Space research is necessary for the propagation and continuation of the human species. - Uzay araştırması insan türünün yayılması ve devamı için gereklidir.

deploy
(Hukuk) radiation
distribution
spread

The rain kept the fire from spreading. - Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

We should check the spread of the disease. - Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.

deployment
suffusion
diffusion
expanse
dispersal
expansiveness
enlargement
contagion
sprawl
pervasion
expansion; diffusion; circulation
metastasis
creepage
creep
(Bilgisayar,Teknik) throughput
(Biyoloji) permeation
spreading

To prevent the disease from spreading quickly was not an easy task. - Hastalığın hızlıca yayılmasını önlemek kolay bir görev değildi.

The rain kept the fire from spreading. - Yağmur yangının yayılmasını engelledi.

circulation
deployed
(Bilgisayar) span
transmission
deploying
radiate
evolvement
expansion

The battle checked the empire's expansionist tendencies. - Savaş imparatorluğun yayılmacı eğilimlerini kontrol etti.

The empire fell as a result of the expansionist tendencies of its neighbors. - İmparatorluk komşularının yayılmacı eğilimlerin bir sonucu olarak düştü.

aberration
dilation
(Havacılık) bleeding
emanation
dissipation
dispersion
diffuse
distend
yayılmak
spread
yayılmak
{f} sprawl
yayılmak
{f} expand
yayılma etkisi
(Hukuk) spread effect
yayılma politikası
expansionism
yayılmak
{f} pervade
yayılmak
{f} permeate
yayılmak
{f} scatter
yayılmak
sweep
yayılmak
spread out
yayılmak
disperse
yayılmak
{f} go
birdenbire büyüyüp yayılma
mushroom growth
kentsel yayılma
(Ticaret) urban sprawl
yayılmak
fill
yayılmak
catch
yayılmak
radiate
yayılmak
(Politika, Siyaset) come out
yayılmak
exude 
yayılmak
(Askeri) deploy
yayılmak
unroll
yayılmak
beam
yayılmak
get out
yayılmak
(Dilbilim) branch out
yayılmak
run
yayılmak
{f} unfold
yayılmak
smash
yayılmak
diffuse
yayılmak
stretch
yayılmak
exude
yayılmak
extend
yayılmak
get round
yayılmak
range from
yayılmak
get around
yayılmak
splay
alev yayılma hızı
flame speed
dalga dalga yayılma
ripple
ekonomik yayılma
(Ticaret) economic expansion
eksen yayılma alanı
(Bilgisayar) axis range
ikincil yayılma
secondary emission
manuel harç yayılma tablası
(İnşaat) manual mortar flow table
muhtemel yayılma hattı
(Askeri) probable line of deployment
normal yayılma
(Çevre) normal dispersion
yayılmak
be out at grass
yayılmak
mushroom
yayılmak
fan
yayılmak
overspread
yayılmak
resound
yayılmak
span
yayılmak
circulate
yayılmak
emanate
yayılmak
fan out
yayılmak
branch
yayılmak
outstretch
yayılmak
to graze, pasture
yayılmak
loll
yayılmak
lounge
yayılmak
to be spread, to spread; to diffuse; (haber, söylenti) to get about, to get around, to get round; (ısı) to radiate; (koku) to pervade
yayılmak
be rife
yayılmak
(Hukuk) emanate, waft across
yayılmak
get about
yayılmak
grow rife
yayılmak
effuse
yayılmak
ramble
yayılmak
distend
yayılmak
around
yayılmak
range
yayılmak
multiply
yayılmak
spread oneself
Türkçe - Türkçe
Yayılmak işi, intişar
Işığın, bir kaynaktan çıkarak doğru çizgiler durumunda türlü yönlere dağılması
(Osmanlı Dönemi) İFTİRAŞ
taammüm
envazyon
imbisat
intişar
yayılma hızı
Yayılma işleminin gerçekleştiği zaman birimi
Yayılmak
çıkmak
yayılmak
Hastalık, pek çok kimseye geçmek veya bulaşmak
yayılmak
Genelleşmek
yayılmak
Ayrıntıya girmek, açılmak: "Türlü yönlerden ele alınabilecek olan bu konuda şimdilik pek yayılmak istemiyorum."- O. V. Kanık
yayılmak
Ayrıntıya girmek, açılmak
yayılmak
Otlamak
yayılmak
Genişlemek, büyümek
yayılmak
Yayma işine konu olmak veya yayma işi yapılmak
yayılmak
Genelleşmek: "O zamanlarda saz, halkın bütün sınıfları arasında iyice yayılmıştı."- A. Ş. Hisar
yayılmak
Sürü otlamak
yayılmak
Serilmek, döşenmek
yayılmak
Rahat bir biçimde, sere serpe oturmak
yayılmak
Yaymak işine konu olmak veya yaymak işi yapılmak
yayılmak
Genişlemek, büyümek: "... bu Buket'in şöhreti de arkadaşları arasında derhâl yayılmış."- A. Ş. Hisar
yayılma