yasa teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- statute
- code
The Code of Hammurabi is one of the world's most ancient legal codes.
- Hammurabi kanunu dünyanın en eski yasal kanunlarından biridir.
The school's dress code prohibits dyeing your hair a non-natural color.
- Okulun kıyafet kodu saçınızı doğal olmayan bir rengi boyamanızı yasaklıyor.
- (Hukuk) law
The new law was enforced on the people of the island.
- Yeni yasa ada halkına zorla kabul ettirildi.
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
- Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
- act
In 1862, Congress had passed the Homestead Act.
- 1862'de Kongre Homstead Yasasını geçirmişti.
Tom claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
- Tom deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.
- (a) law
- (Ticaret) code of conduct
- legislation
Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
- Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
Our surveys indicate that the public would support the proposed legislation.
- Bizim anketler halkın önerilen yasayı destekleyeceğini göstermektedir.
- rule
The Supreme Court ruled that the law was illegal.
- Yargıtay yasanın yasa dışı olduğuna karar verdi.
That's against the rules.
- Bu yasalara aykırıdır.
- (Latin) lex
- annul
- ordinance
- act of congress
- regulation
- law, act kanun
- enaction
- code of laws, law code
- constitution
The 14th Amendment to the U.S. Constitution was ratified in 1868.
- ABD Anayasasında 14. yasa değişiklikliği 1868 yılında onaylanmıştır.
We need to uphold laws against discrimination — in hiring, and in housing, and in education, and in the criminal justice system. That is what our Constitution and highest ideals require.
- Ayrımcılığa karşı yasaları, işe alma, konut edinme, eğitim ve ceza adalet sistemini de desteklemeliyiz. Anayasa ve en üst düzey ideallerimiz gerektirdiği budur.
- enactment
- legislate
- the law
The lawyer explained the new law to us.
- Avukat yeni yasayı bize açıkladı.
The lawyer recommended his client to take legal action.
- Avukat müvekkilinin yasal yollara başvurmasını tavsiye etti.
- yasa tasarısı
- bill
President Hayes vetoed the bill.
- Başkan Hayes yasa tasarısını veto etti.
They introduced a bill in Congress.
- Kongreye bir yasa tasarısı sundular.
- yasa tasarısını kabul etmek
- pass a bill
- yasa tasarısını onaylamak
- (Politika, Siyaset) pass a bill
- yasa çıkarmak/koymak/yapmak
- to make laws
- yasa boşluğu
- (Kanun) loophole
- yasa dışı
- illicit
- yasa dışı
- illegal
- yasa dışı
- (Askeri) outlawed
- yasa dışı göç
- (Askeri) illegal migration
- yasa dışı hareket
- outrage
- yasa gereği
- by law
- yasa gereği
- according to the law
- yasa koruma
- (Askeri) law enforcement
- yasa koyma ile ilgili
- (Ticaret) legislative
- yasa koymak
- (Kanun) legislate
- yasa koymak
- (Kanun) lay down a law
- yasa maddesi değiştirmek
- (Politika, Siyaset) amend
- yasa maddesini değiştirmek
- (Kanun) amend
- yasa tasarisi
- resolution
- yasa tasarısı
- (Kanun) law draft
- yasa tasarısı
- (Politika, Siyaset) draft
- yasa tasarısı
- (Politika, Siyaset) proposed law
- yasa taslağı
- (Ticaret) draft
- yasa uygulamak
- enforce a law
- yasa yapmak
- legislate
- yasa çıkarmak
- legislate
- yasa çıkarmak
- enact
- yasa önergesi
- (Politika, Siyaset) bill
- yasa boğmak
- laws strangle
- yasa bilim
- nomology
- yasa bilimi uzmanı
- nomologist
- yasa bilimiyle ilgili
- nomological
- yasa boşluğu
- a loophole in the law
- yasa değişikliği
- (Kanun) law amendment
- yasa değişikliği
- amendment
The Thirteenth Amendment freed all Negro slaves.
- On üçüncü yasa değişikliği tüm zenci köleleri serbest bıraktı.
Some claim that full-body scanners violate the Fourth Amendment.
- Bazıları tam vücut tarayıcılarının dördüncü yasa değişikliğini ihlal ettiğini iddia etmektedir.
- yasa düzenlemek
- prepare a law
- yasa düzenlemek
- enact a law
- yasa dışı
- (Hukuk) unlawful
- yasa dışı eylem
- malpractice
- yasa dışı faiz
- (Ticaret) anatocism
- yasa dışı gelir
- (Ticaret) illegal income
- yasa dışı ilan etme
- (Kanun) illegitimation
- yasa dışı işçiler
- (Hukuk) illegal workers
- yasa dışı satış yapma
- (Ticaret) bootlegging
- yasa dışı silah transferi
- illegal arms transfers
- yasa dışı sozleşmeler
- illegal contracts
- yasa dışı sınır geçişi
- (Askeri) illegal border cross
- yasa dışı ticaret
- (Hukuk) illegal traffic
- yasa dışı ticaret
- (Ticaret) illicit trade
- yasa dışı ve uygunsuz ticaret yapmak
- (Hukuk) trafficking
- yasa egemenliği
- (Politika, Siyaset) rule of law
- yasa geçirmek
- pass law
- yasa gücündeki kararname
- (Hukuk) decree
- yasa hazırlamak
- prepare a law
- yasa hükmü
- (Ticaret) statutory provision
- yasa kitabı
- code
- yasa konusu
- the subject of legislation
- yasa koruma açısından hassas; miras ve kazanç beyanı; Lincoln Laboratuvarları De
- (Askeri) law enforcement sensitive; leave and earnings statement; Lincoln Laboratories Experimental Satellite
- yasa koruma, güvenlik polisi
- (Askeri) law enforcement
- yasa koyan
- (Hukuk) legislative
- yasa koyucu
- lawmaker, legislator
- yasa olmak
- become law
- yasa sözcüsü attorney attached
- to the Danıştay
- yasa tanımamak
- flout the law
- yasa tasarlama süreci
- (Politika, Siyaset) legislative drafting
- yasa tasarısı sunmak
- (Politika, Siyaset) bring in a bill
- yasa tasarısı sunmak
- (Kanun) introduce a bill
- yasa tasarısını veto etmek
- (Kanun) veto the bill
- yasa taslağı
- skeleton law
- yasa teklifi
- resolve
- yasa teklifi
- (Kanun) law proposal
- yasa teklifi sunmak
- give notice of motion
- yasa teklifinde bulunma hakkı
- initiative
- yasa tutma
- deploration
- yasa uygulayıcı
- (Kanun) legislation officer
- yasa uygulayıcı makam
- (Hukuk) law enforcement agency
- yasa yapan kimse
- lawgiver
- yasa yapmak
- to legislate (for/against sth)
- yasa yapımı ile ilgili
- (Hukuk) legislative
- yasa çiğnemek
- violate the law
- yasa çiğnemek
- flout the law
- yasa çıkartmak
- pass a law
- yasa çıkartmak
- enact a law
- yasa çıkmak
- (a law) be enacted
- (yasa) çıkarmak
- establish
- (yasa) çıkarmak
- enact
- federal yasa
- federal law
- sunmak (yasa vb)
- report
- temel yasa
- basic law
- ulusal yasa
- national law
- yerel yasa
- bylaw
- yasalar
- laws
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
You have to abide by the laws.
- Yasalara uymak zorundasın.
- yasalar
- pass laws
- Federal Yasa Uygulama Eğitim Merkezi
- (Askeri) Federal Law Enforcement Training Center
- Uluslar Arası Narkotik ve Yasa Uygulama İşleri (USG)
- (Askeri) International Narcotics and Law Enforcement Affairs (USG)
- antitröst yasa
- anti-trust law
- bağlayıcı yasa
- binding law
- fiziksel yasa
- physical law
- geçici yasa
- (Ticaret) emergency decree
- kilit yasa
- key law
- kişisel özgürlükle ilgili yasa
- charta
- kısıtlayıcı yasa maddesi
- restrictive clause
- yasalar
- institutes
- yasalar
- Jura
- yasalar
- regulations
- çiğneyen (kural/yasa)
- infringer