She doesn't want to judge him.
- O onu yargılamak istemiyor.
I had to judge it for myself.
- Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
I had to judge it for myself.
- Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
She doesn't want to judge him.
- O onu yargılamak istemiyor.
The police didn't put him on trial.
- Polis onu yargılamadı.
This is a hearing, not a trial.
- Bu bir yargılama değil bir duruşmadır.
Judgement will be given tomorrow.
- Yargılama yarın verilecek.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
- Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Don't judge people by appearance.
- İnsanları görünüşle yargılama.
You can't judge a person if you don't know him well.
- İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
The day of judgment has arrived.
- Yargılama günü geldi.
The judgment isn't entirely fair.
- Yargılama tamamen adil değil.