yaratmak teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- {f} create
They want to create a synthetic life form.
- Onlar sentetik yaşam formu yaratmak istiyor.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
- to create
We don't want to create any new problems.
- Biz hiç yeni sorunlar yaratmak istemiyoruz.
I have to create a new website.
- Yeni bir web sitesi yaratmak zorundayım.
- engendering
- invent
- (deyim) bring into being
- (deyim) bring into existence
- think up
- spawn
- conceive
It is not possible to conceive without perceiving.
- algılama olmadan yaratmak imkansızdır.
- compose
- call into being
- originate
- beget
- procreate
- father
- incur
- {f} make
I don't want to make an issue of it.
- Bununla ilgili bir sorun yaratmak istemiyorum.
That's got to make a difference.
- O bir fark yaratmak zorunda.
- build
- yanlış yaratmak
- miscreate
- fark yaratmak
- make difference
- problem yaratmak
- cause problem
- tehlike yaratmak
- (Ticaret) jeopardize
- yaratma
- creation
Investors must distinguish between genuine value creation and wishful thinking.
- Yatırımcılar, gerçek değer yaratma ile hüsnükuruntuyu ayırt etmeliler.
- etki yaratmak
- register
- devrim yaratmak
- revolutionize
- devrim yaratmak
- revolutionise
- fark yaratmak
- create the difference
- izlenim yaratmak
- come over
- izlenim yaratmak
- come across
- model yaratmak
- style
- problem yaratmak
- create problem
- problem yaratmak
- stir up trouble
- problem yaratmak
- pose a problem
- problem yaratmak
- bring problem
- talep yaratmak
- create demand
- tehlike yaratmak
- endanger
- tekel yaratmak
- (Ticaret) manipulate
- yarat
- (Bilgisayar) compose
A nation creates music — the composer only arranges it.
- Bir ulus kendi müziğini yaratır - besteci yalnızca onu düzenler.
- yaratma
- (Bilgisayar) create
We don't want to create any new problems.
- Biz hiç yeni sorunlar yaratmak istemiyoruz.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
- yaratma
- (Bilgisayar) created
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
- yaratma
- design
- yarat
- {f} created
God created the world.
- Allah dünyayı yarattı.
Human beings are created to create things.
- İnsan oğlu bir şeyler yaratmak için yaratıldılar.
- yarat
- {f} creating
Perform an experiment in creating a country from scratch.
- Sıfırdan bir ülke yaratmada bir deney gerçekleştirin.
The separatist movement is creating conflict within the country.
- Ayrılıkçı hareket ülke içinde çatışma yaratıyor.
- yarat
- create
Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
- 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.
- tehlikeli bir durum yaratmak
- To create a dangerous situation
- yaratma
- creating
She's good at creating the narrative of a crime.
- O bir suçun öyküsünü yaratmada iyidir.
Religion played a very important role in creating the various calendars still in use.
- Din hala kullanımda olan çeşitli takvimleri yaratmada çok önemli bir rol oynamıştır.
- devrim yaratmak
- to revolutionize
- eser yaratmak
- compose
- fon yaratmak
- create fund
- fırsat yaratmak
- create an opportunity
- gerginlik yaratmak
- create a tension
- gerginlik yaratmak
- make a scene
- gerilim yaratmak
- (deyim) make a fuss of
- gerilim yaratmak
- (deyim) make the fur fly
- gerilim yaratmak
- (deyim) cause a scene or disturbance
- gerilim yaratmak
- (deyim) kick up a dust
- harikalar yaratmak
- work wonders
- harikalar yaratmak
- to do miracles, to do wonders, to work miracles, to work wonders
- harikalar yaratmak
- do wonders
- harikalar yaratmak
- to produce wonders
- hasar yaratmak
- do damage
- hasar yaratmak
- inflict damage
- hayalinde yaratmak
- dream up
- hayalinde yaratmak
- fantasize
- heyecan yaratmak
- make a stir
- heyecan yaratmak
- create a stir
- heyecan yaratmak
- make a sensation
- heyecan yaratmak
- generate excitement
- heyecan yaratmak
- cause a stir
- heyecan yaratmak
- cause excitement
- hoşnutsuzluk yaratmak
- incur displeasure
- imkan yaratmak
- create opportunity
- istihdam yaratmak
- generate employment
- istihdam yaratmak
- create employment
- istihdam yaratmak
- provide employment
- izdiham yaratmak
- horde
- izdiham yaratmak
- stampede
- kahraman yaratmak
- heroise
- kaos yaratmak
- pie
- kavram yaratmak
- cogitate
- kriz yaratmak
- cause crisis
- marka yaratmak
- create a brand
- mucize yaratmak
- remove mountains
- mucizeler yaratmak
- to work miracles, to work wonders
- mucizeler yaratmak
- do wonders
- mucizeler yaratmak
- work wonders
- olay yaratmak
- hit the headlines
- panik yaratmak
- to create panic, arouse panic
- panik yaratmak
- to cause a panic
- panik yaratmak
- stampede
- pazar yaratmak
- (Ticaret) create a market
- rekabet yaratmak
- create competition
- rekabet yaratmak
- establish competition
- sansasyon yaratmak
- create a furor
- sansasyon yaratmak
- make a sensation
- sansasyon yaratmak
- create a furore
- sansasyon yaratmak
- to cause a sensation
- sorun yaratmak
- to make difficulties
- suçlu yaratmak
- criminalize
- sıkıntı yaratmak
- cause distress
- tarz yaratmak
- create a style
- tarz yaratmak
- establish a style
- tedirginlik yaratmak
- startle
- toplumsal huzursuzluk yaratmak
- create social unrest
- yaratma
- creating, creation
- yeni sözcük yaratmak
- neologize
- yeniden yaratmak
- re-create
- zorluk yaratmak
- make difficulties
- zıtlık yaratmak
- create conflict