yararlanma

listen to the pronunciation of yararlanma
Türkçe - İngilizce
utilization
benefitting from; utilizing
enjoyment
(İnşaat) beneficial occupancy
injury
resort
yarar
advantage

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

We should not take advantage of the generosity of a friend. - Biz bir arkadaşın cömertliğinden yararlanmamalıyız.

yarar
profit

A wise man profits from his mistakes. - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

yararlanmak
draw on
yararlanmak
benefit from
yararlanmak
{f} benefit
yararlanmak
take advantage of

We have to take advantage of this situation. - Bu durumdan yararlanmak zorundayız.

I'd like to take advantage of this opportunity. - Bu fırsattan yararlanmak istiyorum.

yarar
benefit

I think that this material is of benefit to everyone. - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

yararlanma hakkı
(Hukuk) right to benefit
yararlanmak
enjoy
yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

yarar
{i} use

You had better make use of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.

Properly used, certain poisons will prove beneficial. - Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.

yararlanmak
impose
yararlanmak
make use of
yarar
point

We realized it was pointless. - Bunun yararsız olduğunu fark ettik.

I told you it wasn't pointless. - Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.

yarar
interest

It's in your best interest to testify against Sami. - Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.

It's in your best interest to testify against Tom. - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

He put this information to good use. - O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.

Eating fish is good for your health. - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.

yarar
useful

That's not a useful piece of information. - O, yararlı bir bilgi parçası değil.

All models are wrong, but some are useful. - Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yararlanmak
(deyim) play upon
yararlanmak
avail oneself of
yararlanmak
cash in
yararlanmak
harness
yararlanmak
utilise
yararlanmak
avail oneself of something
yararlanmak
capitalize on
yarar
behoof
yarar
service
yarar
serviceability
yararlanmak
utilize
yararlanmak
avail
yararlanmak
get round
yarar
{i} convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

yarar
benefıt
Milli Bilgiden Yararlanma / Kısmi Kripto Tahlili Sistemi
(Askeri) National Exploitation System
fırsatlardan yararlanma
opportunism
haklardan tam olarak yararlanma
(Hukuk) full enjoyment of the rights
mülkten yararlanma hakkıyla ilgili
(hukuk) beneficial
yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar
serviceable
yararlanmak
parlay
yararlanmak
practice upon
yararlanmak
refer
yararlanmak
capitalize
yararlanmak
practise on
yararlanmak
turn to account
yararlanmak
to make use of, to utilize, to benefit (from/by), to take advantage of, to cash in (on sth), to capitalize on sth, to avail oneself of, to draw on/upon sth, to utilize
yararlanmak
pass over
yararlanmak
use
yararlanmak
rejoice in
yararlanmak
profit
yararlanmak
(Hukuk) to exploit, to avail, to enjoy, to resort to
yararlanmak
put account
yararlanmak
practise upon
yararlanmak
to benefit from, profit from, make good use of; to utilize
yararlanmak
profit by
yararlanmak
avail oneself of smth
yararlanmak
pass up
yararlanmak
practice on
yararlanma