yarar

listen to the pronunciation of yarar
Türkçe - İngilizce
benefit

I think that this material is of benefit to everyone. - Bu malzemenin herkes için yararlı olduğunu düşünüyorum.

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

advantage

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

It would be to your advantage to prepare questions in advance. - Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

profit

Try to profit from every opportunity. - Her fırsattan yararlanmaya çalışın.

I profited from reading this book. - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.

gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

point

We realized it was pointless. - Bunun yararsız olduğunu fark ettik.

She thinks her job is pointless. - O, işinin yararsız olduğunu düşünüyor.

interest

We are working in the interest of peace. - Biz barış yararına çalışıyoruz.

It's in your best interest to testify against Tom. - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

virtue
(Ticaret) boor
expediency
good

He put this information to good use. - O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.

He put her savings to good use. - O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.

useful

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

A cow is a useful animal. - İnek yararlı bir hayvandır.

(Biyokimya) availment
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

use

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

You had better make use of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansanız iyi olur.

(Hukuk) interest, benefit, advantage
account
grist to the mill
efficacy
benefit, profit; advantage
convenience

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
avail

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

You had better avail yourself of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.

(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
stead
behoof
service
serviceability
benefıt
serviceable
yarar sağlamak
utilize
yarar görmek
benefit
yarar sağlamak
pay
yarar sağlamak
avail oneself of
yarar sağlamak
benefit
yarar bulmak/görmek
to think it beneficial to (do something)
yarar getirmek
bring benefit
yarar ilkesi (vergide)
(Ticaret) benefit principle
yarar kayıp oranı
(Ticaret) benefit-loss rate
yarar sağlamadan
nonadvantageously
yarar sağlamak
gain advantage from
yarar sağlamak
pay dividends
işe yarar
utility
işe yarar
useful

Finally one useful suggestion! - Sonunda işe yarar bir öneri!

Tom made a useful suggestion. - Tom işe yarar bir öneri yaptı.

hukuki yarar
(Kanun) legal interest
neye yarar?
what's the good of it?
yarar sağlamak
provide benefit
işe yarar şey
utility
yararlar
benefits

You will derive great benefits from learning English. - İngilizce öğrenmekten büyük yararlar sağlayacaksın.

The benefits outweigh the costs. - Yararlar maliyetlerden daha ağır basar.

gelecekteki ekonomik yarar
(Ticaret) future economic benefit
işe yarar
available

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

işe yarar
useful, serviceable
işe yarar
serviceable
karşılıklı yarar
(Hukuk) mutual advantage
neye yarar
What is the use of it
sağlığa yarar
healthy
toplumsal yarar
(Politika, Siyaset) social utility
yıllık yarar
annual benefit