Please wait half an hour.
- Lütfen yarım saat bekle.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
I hate unfinished business.
- Yarım kalmış işten nefret ederim.
Tom doesn't like to leave anything unfinished.
- Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.
You shouldn't do things by halves.
- İşleri yarım bırakmamalısın.
Never do things by halves.
- Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
You shouldn't do things by halves.
- İşleri yarım bırakmamalısın.
Never do things by halves.
- Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
Don't do anything halfway.
- Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.
They met each other halfway.
- Onlar birbirleriyle yarım yamalak buluşurlar.
The equator divides the globe into two hemispheres.
- Ekvator dünyayı iki yarımküreye böler.
Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere.
- Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.
They sat in a semi-circle.
- Onlar bir yarım daire içine oturdular.
Mary placed the chairs in a semicircle.
- Mary sandalyeleri yarım daire şeklinde yerleştirdi.