yarım

listen to the pronunciation of yarım
Türkçe - İngilizce
half

Please wait half an hour. - Lütfen yarım saat bekle.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

half of a, half a: yarım elma half of an apple/half an apple. yarım ekmek half a loaf (of bread). yarım kilo half a kilo
half past noon, twelve-thirty
physically disabled (person)
hemi

Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere. - Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.

The equator divides the globe into two hemispheres. - Ekvator dünyayı iki yarımküreye böler.

half past midnight, twelve-thirty
(a) half: İki yarım bir bütün eder. Two halves make a whole
half; unfinished, half-done
semi

The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle. - Öğretmen öğrencilerin hep birlikte masalarını yarım daire şeklinde düzenlemelerini istedi.

The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle. - Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.

incomplete, partial, halfway, unsatisfactory, make-shift: yarım iş job that's been poorly done. yarım oda poor thing to call a room/unsatisfactory room
mezzo
unfinished

I hate unfinished business. - Yarım kalmış işten nefret ederim.

Tom doesn't like to leave anything unfinished. - Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.

(Tıp) semis
(Bilgisayar) split
halve

You shouldn't do things by halves. - İşleri yarım bırakmamalısın.

Never do things by halves. - Hiçbir işi yarım yamalak yapma.

halves

Never do things by halves. - Hiçbir işi yarım yamalak yapma.

You shouldn't do things by halves. - İşleri yarım bırakmamalısın.

moiety
halfway

They met each other halfway. - Onlar birbirleriyle yarım yamalak buluşurlar.

Don't do anything halfway. - Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.

quasi
demi
yarım ton inceltilmiş ses
sharp
yarım akıllı
half witted
yarım günlük
part time
yarım saat
half an hour

We were held up for half an hour in the traffic and so we arrived late. - Biz trafikte yarım saat kadar durdurulduk ve bu yüzden geç vardık.

He run on for half an hour. - Yarım saat koşmaya devam etti.

yarım ton ince olarak
sharp
yarım yamalak
sketchy
yarım bırakmak
Leave something undone
yarım kalmak.
to stay halfway
yarım olmak
to half
yarım pansiyon
HB
yarım yamalak
sloppy

Tom's technique was sloppy. - Tom'un tekniği yarım yamalaktı.

Tom was accused of doing sloppy work. - Tom yarım yamalak işi yapmakla suçlandı.

yarım ağız/ağızla
1. half-hearted; reluctant. 2. half-heartedly; reluctantly
yarım ağızla
half-heartedly
yarım ağızla yapılan
tongue in cheek
yarım başağrısı
sick headache
yarım başağrısı
migraine
yarım başağrısı migraine affecting one side of
the head
yarım boy
half length
yarım burç
bush half
yarım burç
bushing half
yarım conta
scarfjoint
yarım daire
semicircle

The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle. - Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.

The teacher asked the students to draw their desks together into a semicircle. - Öğretmen öğrencilerin hep birlikte masalarını yarım daire şeklinde düzenlemelerini istedi.

yarım daire
hemicycle, semicircle
yarım daire
math . half circle, semicircle
yarım dairelik kemer
round arch
yarım dairesel
semicircular
yarım dalga
half-wave
yarım doğru
math . half line, half ray
yarım düzine
half dozen
yarım düzine
half a dozen

They each have half a dozen grandchildren, but Tom has more granddaughters, as Mary has only grandsons. - Onların her birinin yarım düzine torunları var ama Mary'nin sadece erkek torunları varken Tom'un daha fazla kız torunları var.

I bought half a dozen eggs. - Yarım düzine yumurta aldım.

yarım düzine yumurta rica ediyorum
I'd like a half dozen of eggs
yarım elma, gönül/hatır alma
(Atasözü) A very small kindness can be enough to win someone's favor or affection
yarım elmanın yarısı o, yarısı bu
(Konuşma Dili) They're as like as two peas in a pod
yarım felç
hemiplegia
yarım felç
paraplegia
yarım felçli
paraplegic
yarım gün okuyup yarım gün çalışan çocuk
half-timer
yarım gün çalışan kimse
part timer
yarım günlük
half time
yarım günlük tatil
half-holiday
yarım halkalı yağmurcun
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: yağmurkuşugiller,yağmurcunlar) [syn.: yarım halkalı yağmurcun, akça cılıbıt] Kentish plover
yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder
(Atasözü) If you take the advice of half-ignorant people, you'll suffer for it
yarım kabartma
bas-relief
yarım kabartma
bass relief
yarım kadrat
(yazı) en
yarım kafiye
assonant
yarım kafiyeli
assonant
yarım kalan cinsel ilişki
onanism
yarım kalmak
mire down
yarım kalmak
to be left half-finished, be left half-done
yarım kalmığ işler
backlog
yarım kalmığ işler
loose ends
yarım kalmış
uncompleted
yarım kalmış
unfinished

Tom doesn't like to leave anything unfinished. - Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.

I hate unfinished business. - Yarım kalmış işten nefret ederim.

yarım kalmış işler
backlog
yarım kalmış çalışma
torso
yarım kapı
wicket
yarım kesit
half section
yarım kilo domates rica ediyorum
I'd like a pound of tomatoes
yarım kilo domuz eti rica ediyorum
I'd like a pound of pork chops
yarım kilo elma rica ediyorum
I'd like a pound of apples
yarım kilo karışık çikolata rica ediyorum
I would like one pound of assorted chocolates
yarım kilo muz rica ediyorum
I'd like a pound of bananas
yarım kilo patates rica ediyorum
I'd like a pound of potatoes
yarım kilo salam rica ediyorum
I'd like a pound of salami
yarım kilo tavuk göğsü rica ediyorum
I'd like a pound of chicken breasts
yarım kilo vişne rica ediyorum
I'd like a pound of cherries
yarım kilo şeftali rica ediyorum
I'd like a pound of peaches
yarım kiriş
tail piece
yarım kompartıman
coupe
yarım koni
half cone
yarım kubbe
concha
yarım kubbe
(bina) apse
yarım maaş
half-pay
yarım mısra
hemistich
yarım nota
minim
yarım pansiyon
half-board
yarım pansiyon
(yp) Hb
yarım pansiyon
half pension
yarım pansiyon
demi pension
yarım parça
stump
yarım parça
split
yarım peni
halfpenny
yarım pençe
half sole
yarım pençe vurmak
to half-sole
yarım porsiyon
1. half portion. 2. slang small, pint-sized, shrimpy (person)
yarım porsiyon
half portion
yarım pound
half a pound
yarım saat half
an hour, a half hour
yarım saatlik
half hour
yarım saatte bir
half-hourly
yarım ses aralığı
semitone
yarım sütun
half column, semicolumn
yarım ton
halftone
yarım ton
semitone
yarım tonlardan oluşan
chromatic
yarım toplayıcı
one-digit adder
yarım tuğla
half header
yarım yamalak
half-way
yarım yamalak
glib
yarım yamalak
poor, sorry, third-rate, two-bit, crummy
yarım yamalak
loose
yarım yamalak
slipshod
yarım yamalak
a) perfunctory, slipshod b) incompletely, inadequately
yarım yamalak
superficial
yarım yamalak
perfunctory
yarım yamalak bilen kimse
sciolist
yarım yamalak bilen kimse
smatterer
yarım yamalak bilgi
sciolism
yarım yamalak iş
sloppy work
yarım yamalak tedbir
half measure
yarım yamalak yapmak
scamp
yarım yamalak yapmak
fudge
yarım yatış
half-roll
yarım yol
half track
yarım yuvarlak
half round
yarım çark hareketi
(binicilik) caracole
yarım çember
semicircle
yarım çıkarıcı
one-digit subtracter
yarım şişe içecek
split
beyin yarım yuvarı
cerebral hemisphere
dingil başı yarım pimi
swivel pin
enine yarım tuğla
(İnşaat) queen closer
esnek yarım dingil
(Otomotiv) swing axle
kuzey yarım küre
(Coğrafya) north hemisphere
Türkçe - Türkçe
Saatte on iki otuz
Tam ve istenildiği gibi olmayan, eksik, noksan: "Ötekinde de yarım kavala benzeyen kalın bir çığırtma vardı."- O. C. Kaygılı
Bütün bir şeyin ayrıldığı iki eşit parçadan her biri: "Bu yarım saat içinde evde neler geçti?"- Y. Z. Ortaç
Bütün bir şeyin ayrıldığı iki eşit parçadan her biri
On iki otuz
Tam ve istenildiği gibi olmayan, eksik, noksan
Hastalıklı, sakat, sağlıksız
Bir bütünün yarısı olan miktar
Bir bütünün yarısı olan miktar: "Billahi yarım elmanın yarısı sen, yarısı o..."- S. M. Alus
(Hukuk) NISIF
yarım adam
Güçsüz, sakat, zayıf adam
yarım akıllı
Aklı az, aptal
yarım asalak
Üzerinde yaşadığı konakçı bitkiden bazen hazır besin maddesi alan, gerektiğinde kendi beslek yaşayabilen, klorofilli bitkilerde görülen, tam olmayan asalak, yarı asalak
yarım ay
Dördün
yarım ayak
Üzerinde yukarıdan aşağı yivler bulunan, duvara yarısı gömük gibi duran, hiçbir taşıyıcı görevi olmayan süs ögesi, gömme ayak
yarım ağız
İstemeye istemeye, isteksizce
yarım baş ağrısı
Kusma, mide bulantısı ile görülen, sempatik sinir sistemi dengesinin bozulmasından ileri gelen baş ağrısı, migren
yarım boy
Resimde belden yukarısı
yarım boy
At yarışlarında bir atın bedeninin yarısı kadar
yarım burgaz
Türkiye'de bugüne kadar bilinen en eski tarihöncesi yerleşme yeri olması bakımından büyük önem taşıyan, istanbul ilindeki mağara
yarım daire
Bir dairenin bir yarım çember ve bir çapla sınırlanan yarısı
yarım daire kanalları
İç kulakta bulunan halka biçimindeki üç kanal
yarım doğru
Başlangıç denilen bir noktadan çıkıp yalnız bir yönde sonsuza doğru uzayıp giden doğru
yarım gün
Belirli veya alışılmış çalışma saatlerinden az çalışma, parttaym
yarım kafiye
Kafiyeli kelimelerin sonunda çıkış yerleri birbirine yakın sesdeşlerle oluşturulan kafiye
yarım kanatlılar
Böcekler sınıfından, ön kanatların dipten başlayarak yarıdan çoğu sertleşmiş son bölümleri ve art kanatları zar durumda olan tahta kurusu, bit, su biti, su akrebi, fidan biti, cırcır böceği, kırmız böceği gibi böcekleri içine alan bir alt takım
yarım kubbe
Mimarîde tam kubbe özelliği taşımayan bölüm
yarım küre
Yarı küre
yarım küre
İki eşit parçaya bölünmüş bir kürenin her parçası
yarım mesai
Tam gün çalışılmayan, günün belli saatlerinde görülen iş
yarım pabuçlu
Pabuçlarının arkasına basmış olan
yarım pansiyon
Konaklama tesislerinde oda ve kahvaltı hizmetleri yanında öğle veya akşam yemeğinden birisinin verilmesine dayanan sistem
yarım porsiyon
Porsiyonun yarısı olan yemek
yarım seren
Üzerine yan yelkeni açmak için direklerin gerisine eğik olarak konulan seren
yarım tarife
Tam tarifenin yarısı
yarım uyak
Yarım kafiye
yarım vokal
bakınız: yarı ünlü
yarım yamalak
Kusurlu, eksik, üstünkörü
yarım