yaparak

listen to the pronunciation of yaparak
Türkçe - İngilizce
making

She became rich by making ceramic pieces. - O, seramik eser yaparak zengin oldu.

Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality. - Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.

doing

I want to spend more time doing things that matter. - Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum.

What activity do you spend most of your time doing? - Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?

yap
do
yap
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

yap
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

She doesn't know who built those houses. - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

ev işleri yaparak aile yanında kalmak
au pair
yap
{f} doing

Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework. - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

alem yaparak
carousing
banyo yaparak
bathing
boks yaparak
(Spor) boxing
bunu yaparak
by doing so
huysuzluk yaparak
cantankerously
hırsızlık yaparak
housebreaking
indirim yaparak
(Ticaret) damping
piknik yaparak
backpacking
pratik yaparak öğrenmek
(deyim) pick up
yap
(Bilgisayar) do it

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

You must do it yourself. - Onu kendin yapmalısın.

yap
made of

This table is made of wood. - Bu masa tahtadan yapılmıştır.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
{f} making

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

yap
{f} performing

Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver. - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

yap
hold in
yap
{f} done

If it had not been for her help, you would never have done it. - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

yap
made up

This stool is made up of leather and wood. - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

yap
{f} make of

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

yap
held in

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

Rio's carnival is held in February. - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.

yap
commit

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

The committee had a long session. - Komite uzun bir oturum yaptı.

yap
{f} made

Butter is made from milk. - Tereyağı sütten yapılır.

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

yap
make&
yap
make

A good daughter will make a good wife. - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.

The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom! - Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!

-yaparak
-By
yap
committed

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

blöf yaparak kurtulmak
bluff it out
böyle yaparak
in so doing
dalış yaparak tekrar yükselme
dip
düello yaparak şerefini koruma
satisfaction
ev işleri yaparak
au pair
ev işleri yaparak aile yanında kalan kız
au pair girl
fazla mesai yaparak
overtime
fotosentez yaparak
(Biyoloji) photosynthetically
hatalar yaparak öğrenmek
learn the hard way
hile yaparak yenmiş
euchring
hırsızlık yaparak çalmak
burglarize
hırsızlık yaparak çalmak
burgle
jest yaparak
drolly
misilleme yaparak
retaliatingly
onur meselesi yaparak
(Konuşma Dili) in honour bound
pike yaparak bombalamak
divebomb
plan yaparak
scheming
reklam yaparak
(Ticaret) publicizing
set yaparak korumak
dike
tahsil yaparak
learnedly
volta yaparak karadan kurtulmak
claw off shore
volta yaparak karadan kurtulmak
claw off
çocuk bakımı yaparak
au pair
çıkma yaparak açıklamak
annotate
şaka yaparak
facetiously
İngilizce - İngilizce

yaparak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

Yap
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yap
To bark; to yelp
yap
informal terms for the mouth
yap
A badly behaved child, a brat
yap
A bark; a yelp
yap
To talk, especially excessively
yap
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
yap
The mouth, which produces speech
yap
An informal talk
yap
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
yap
The high-pitched bark of a small dog
yap
Of a small dog, to bark
yap
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
yap
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
Danca - Türkçe

yaparak teriminin Danca Türkçe sözlükte anlamı

Yap
saçmalama
yaparak