yapı teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- construction
The building is under construction.
- Bina yapım aşamasındadır.
The bridge is under construction.
- Köprü yapım aşamasındadır.
- structure
All the elements of a data structure are public by default.
- Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
This is the most massive structure I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük yapıdır.
- {i} mold
A man cannot be made in a mold.
- Bir insan, bir kalıp içinde yapılamaz.
- {i} mould
- constitution
She has a robust constitution.
- Onun sağlam bir yapısı var.
- (a) building, edifice, (a) construction, (a) structure
- building
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
The building was built in 1960.
- Bina 1960'ta yapıldı.
- makeup, character, personality (of someone)
- structural
This building is not structurally sound.
- Bu bina yapısal olarak sağlam değil.
Esperanto is not only nominally but also structurally an international language.
- Esperanto sadece nominal olarak değil aynı zamanda yapısal olarak da uluslararası bir dildir.
- (Denizbilim) strucure
- (Bilgisayar) construct
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
I think we should use our time a bit more constructively.
- Bizim zamanı biraz daha yapıcı kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.
- civil work
- make-up
- (Dilbilim) usage
- (Politika, Siyaset) breakdown
- temperament
- set-up
- pattern
India ink produces an interesting pattern when used as a dye.
- Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir.
The tourists scare away the animals and disrupt their natural activity patterns.
- Turistler hayvanları korkuturlar ve onların doğal aktivite yapılarını bozarlar.
- (Jeoloji) constraction
- configuration
You can adjust game configuration options when starting the game for the first time.
- Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz.
It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region.
- Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir.
- design
- dwelling
- works
He's making a table in his workshop.
- Atölyesinde bir tablo yapıyor.
He works as a teacher, but actually he's a vampire.
- Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir.
- chemistry
Do you study chemistry?
- Kimya öğrenimi yapıyor musun?
Tom is majoring in chemistry.
- Tom kimyada ihtisas yapıyor.
- corpus
- build
This building is made of stone.
- Bu bina taştan yapılmıştır.
They are building a house.
- Onlar bir ev yapıyorlar.
- composition
- contexture
- architecture
- conformation
- form
It is important that you attach your photo to the application form.
- Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
No formal action was taken.
- Resmi bir işlem yapılmadı.
- make
She knows how to make candy.
- Nasıl şekerleme yapılacağını bilir.
My mother taught me how to make osechi.
- Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- habit
- blood
Tom was given a blood transfusion.
- Tom'a kan nakli yapıldı.
- (Hukuk) construction, structure
- make, origin: Alman yapısı bir tabanca a revolver made in Germany/a German-made revolver
- being
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Tom couldn't just sit by and watch Mary being bullied.
- Tom sadece yanında oturup Mary'ye zorbalık yapılmasını izleyemedi.
- framework
The building will be made of concrete on a steel framework.
- Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
- building, construction: Herkeste bir yapı hevesi başladı. Everyone was seized with a desire to build
- build, structure; constitution; physique; frame
- building, construction, edifice " bina; structure" " strüktür; fabric; configuration, conformation; (beden) build; temperament, disposition
- fiber
Muscles are made of hundreds of thin fibers.
- Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
- frame
The whole framework was made of iron.
- Bütün iskelet demirden yapıldı.
This is a picture frame made of plastic.
- Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- disposition
- edifice
The new edifice of the theatre looks very splendid.
- Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor.
- make up
- fabric
The dress is made of a thin fabric.
- Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır.
Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen.
- Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın.
- erection
- fibre
These socks are made from bamboo fibre.
- Bu çoraplar bambu lifinden yapılır.
- habit of body
- {i} texture
- vein
- morpho-
- stucture
- {i} strain
- {i} presence
- {i} quality
If you want quality, pay for it.
- Eğer kalite istiyorsanız, bunun için ödeme yapın.
Tom is doing everything within his power to improve the patients quality of life.
- Tom hastaların yaşam kalitesini iyileştirmek için gücü dahilinde her şeyi yapıyor.
- artifact
- gestalt
- setup
- homologue
- {i} Nature
Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.
- Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.
- {i} organism
Visible from space, the Great Barrier Reef is the largest structure on Earth made by living organisms.
- Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.
- {i} making
My mother gave me a pair of gloves of her own making.
- Annem bana kendi yapımı bir çift eldiven verdi.
Peter is continually making phone calls to his mother.
- Peter sürekli annesiyle telefon görüşmesi yapıyor.
- {i} system
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
The majority of big banks are introducing this system.
- Büyük bankaların çoğunluğu bu sisteme geçiş yapıyor.
- yapı adası
- ward
- yapı oluru
- (İnşaat) building permit
- yapı taşı
- (Askeri) building stone
- yapı çözüm
- deconstruction
- yapı sökümü
- Deconstruction
- yapı ahşabı
- structural timber
- yapı araştırması
- building research
- yapı ağacı
- (Dilbilim) tree-diagramme
- yapı bileşeni
- building component
- yapı bölgesi
- building zone
- yapı camı
- (İnşaat) structural glass
- yapı formülü
- structural formula
- yapı gereci
- building material
- yapı gereçleri
- building materials, construction materials
- yapı ile ilgili
- constructional
- yapı iskelesi
- scaffold(ing)
- yapı iskelesi
- scaffold
- yapı iskelesi
- scaffolding
- yapı iskelesi
- staging
- yapı iskelesi kurmak
- scaffold
- yapı iskeleti
- shell
- yapı izni
- (İnşaat) building license
- yapı kaybı
- (Askeri) structural loss
- yapı kerestesi
- structural timber
- yapı kooperatifi
- building society
- yapı kumu
- (İnşaat) building sand
- yapı maddesi
- nutrient
- yapı oyuncakları
- building kit
- yapı sanatı
- tectonics
- yapı sanayii
- building trade
- yapı setleri
- building kit
- yapı sistemi
- architectonics
- yapı tasarımı
- building scheme
- yapı ustası
- master builder; builder
- yapı ustası
- master builder
- yapı uzantısı
- aisle
- yapı uzmanı
- building expert
- yapı yeri
- (İnşaat) building slip
- yapı yeri
- site of construction
- yapı yeri
- (İnşaat) slipway
- yapı yoğunluğu
- building density
- yapı yüksekleği
- building height
- yapı çeliği
- structural steel
- yapı ömrü
- life of structure
- yapı/model
- (Bilgisayar) make/model
- yaprak yapı
- lamellar structure
- moleküler yapı
- molecular structure
- üst yapı
- pavement
- a-yapı
- (Denizbilim) a-frame
- ahlâki yapı
- ethos
- demir yapı
- steel structure
- edilgen yapı
- (Dilbilim) the passive voice
- ekonomik yapı
- (Ticaret) economic structure
- elektronik yapı
- electronic structure
- esas yapı
- framework
- etnik yapı
- ethnicity
- genel yapı
- general structure
- gizli yapı
- latent structure
- ikili yapı
- (Dilbilim) dichotomy
- ikincil yapı
- (Denizbilim) secondary structure
- ince-yapı
- (Kimya) fine-structure
- jeolojik yapı
- (Coğrafya) geological structure
- kafes yapı
- (İnşaat) lattice structure
- kimyasal yapı
- (Kimya,Teknik) chemical structure
- kurumsal yapı
- (Ticaret) corporate structure
- kurumsal yapı
- (Ticaret) organizational structure
- mekanik yapı
- (Telekom) chassis
- mikro yapı
- micro structure
- yapılar
- (Ticaret) constructions
- çelik yapı
- steel construction
- çelik yapı
- (Çevre) steel structure
- çelik yapı
- steelwork
- üst yapı
- bodywork
- alt yapı
- Infrastructure
- bina yapı ruhsatı
- building permit
- bina yapı ruhsatı
- construction permit
- bitişik yapı
- Contiguous building
- kaba yapı
- coarse structure
- sağlam yapı
- Rugged construction
- toplumsal yapı
- social structure
- yapılar
- structures
There were some burned-out structures along the road.
- Yol boyunca bazı yanmış yapılar vardı.
These structures would rarely, if ever, occur in spoken English.
- Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar.
- yapılar
- buildings
They wanted to build one of the most beautiful buildings in the world.
- Onlar dünyadaki en güzel yapılarından birini inşa etmek istediler.
The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda yapılmış çok katlı yapıları çökme tehlikesindeler.
- yapılar
- architectures
- ahşap yapı
- timberwork
- ahşap yapı iskeleti
- frame house
- aktif yapı
- (Çevre) active structure
- alt yapı eşitsizliği
- (Hukuk) infrastructural disparity
- alt yapı farklılığı
- (Hukuk) infrastructural disparity
- alt yapı çalışmaları
- (Hukuk) infrastructure works
- alt yapı özellikleri
- (Hukuk) infrastructure endowment
- alt yapı, alt yapı tesisleri
- (Hukuk) infrastructure
- ana yapı
- primary structure
- ana yapı
- central structure, main building
- anatomik yapı
- anatomy
- askeri yapı
- military construction
- ayırtık düzgün yapı
- (Matematik) discrete uniform structure
- ağaç yapı
- a) wooden structure b) tree structure
- beton yapı
- (İnşaat) concrete foundation
- beynin merkezindeki gri yapı
- gray matter
- beş dilimli yapı süsü
- cinquefoil
- bilezik şeklinde yapı
- (Havacılık) annulus
- birleştirici yapı
- copula
- biyolojik yapı
- biological structure
- blok yapı
- block building
- blok yapı
- (İnşaat) contiguous building
- büyük ve muhteşem yapı
- pile
- cebirsel yapı
- (Matematik) algebraic structure
- dekor için yapılmış yapı
- folly
- dengeli yapı
- (Havacılık) balanced construction
- derin yapı
- (Dilbilim,Pisikoloji, Ruhbilim) deep structure
- derin yapı
- (Dilbilim) underlying structure
- derin yapı bilgisi
- (Dilbilim) deep grammar
- destek yapı
- (Havacılık) back up structure
- değişime uğratılmış karekteristik yapı
- crossover
- dip yapı
- (Dilbilim) deep structure
- dönüşlü yapı
- reflexive
- ekonomik alt yapı
- (Ticaret) economic infrastructure
- esnek yapı
- (Çevre) flexible structure
- eğik yapı
- monocline
- fiziki yapı
- physical structure
- fiziksel yapı
- set up
- fiziksel yapı
- physical structure
- genetik yapı
- genetic constitution
- genetik yapı
- genetic endowment
- genetik yapı
- genetic
Is it your food or your language or your genetic makeup that makes you more feminine?
- Senin gıdan ya da dilin veya genetik yapın seni daha kadınsı yapar mı?
- gevrek yapı
- brittle structure
- gözenekli yapı
- porosity
- hacim merkezli kübik yapı
- body-centred cubic structure
- halka yapı
- (Bilgisayar,Teknik) ring structure
- heterojen yapı
- heterogeneous structure
- hidrolik yapı
- hydraulic structure
- huni biçiminde yapı
- (Mimarlık) infundibula
- ilave yapı
- appurtenant structures
- ilk yapı
- primary structure
- ince yapı
- fine structure
- ince yapı
- (Kimya) hypefine structure
- iskelet yapı
- skeleton structure
- jeolojik yapı
- geology
- jeolojik yapı ile ilgili
- (Coğrafya) geomorphologic
- jeolojik yapı ile ilgili
- (Coğrafya) geomorphological
- kafes yapı
- baywork
- kalıtsal yapı
- genotype
- karakteristik yapı
- character
- katmanlı yapı
- lamination
- kavgacı yapı
- quarrelsomeness
- kaçak yapı
- unlicensed building
- kemerli yapı
- vaulting
- kesme yapı taşı
- ashlar
- kristal yapı
- crystalline structure
- kule yapı
- high-rise building
- kurucu yapı
- (Dilbilim) constituent structure
- kurumsal yapı
- polity
- kültürel yapı
- ethos
- kıvrımlı yapı
- (Coğrafya) folded structure
- lame yapı
- lamellar structure