yanındaki

listen to the pronunciation of yanındaki
Türkçe - İngilizce
side

That man standing near the door and that woman on the opposite side of the room next to the window have photographic memories. - Kapının yanında duran o adamın ve pencerenin yanındaki odanın diğer tarafındaki o kadının fotografik anıları var.

para-
next to the
yan
side

You're by my side; everything's fine now. - Yanımdasın; şimdi her şey iyi.

We walked along side by side. - Biz yan yana yürüdük.

yan
lateral
yan
side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
yan
{s} collateral
hemen yanındaki
next to
yan
(Biyokimya) para

This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence. - Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.

yan
sidewise
yan
place

Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place. - Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

The darkest place is under the candlestick. - Çıra dibine kör yanar.

yan
party

Who was at the party beside Jack and Mary? - Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th. - Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.

yan
direction

The birds flew away in all directions. - Kuşlar dört bir yana uçuştu.

The army was advancing in the wrong direction. - Ordu yanlış yönde ilerliyordu.

yan
subsidiary
yan
auxiliary
yan
(Biyokimya) neighbouring
yan
flank
yan
part

I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party. - Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.

What is the hard part of learning Japanese? - Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?

yan
skew
yan
{f} glowing
yan
sideways

Mary tilted her head sideways. - Mary başını yana yatırdı.

He edged sideways through the crowd. - O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.

yan
cockeyed
yan
{f} glow
yan
awry
yan
laterality
yan
wall

Some pickpocket stole my wallet on the train. - Bir yankesici trende cüzdanımı çaldı.

I was robbed of my wallet by the man sitting next to me. - Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.

yan
burned

The fire burned up brightly. - Ateş parlak bir şekilde yandı.

She was burned so extensively that her children no longer recognized her. - O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.

yan
by side

The two houses stand side by side. - İki ev yan yana durur.

The old couple sat side by side. - Yaşlı çift yan yana oturuyordu.

yan
(Biyokimya) neighbour

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

Last night there was a big fire in the neighbourhood. - Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.

çorabın iki yanındaki ajur
clock
yan
(a) side
yan
with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
yan
asquint
yan
sideward
yan
aspect, side (of a matter)
yan
bye
yan
sidelong
yan
by
yan
parietal
yan
secondary
yan
part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
yan
subordinate

The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses. - Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.

According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses. - Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.

yan
ancillary
yan
neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
yan
flanking
yan
in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
yan
lateral, side, located at or towards a side
yan
direction (line or course extending away from a given point)
yan
aslant
yan
rakish
yan
astray
İngilizce - İngilizce

yanındaki teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

yan
one in common dialect (from Cumbrian sheep counting)
yan
one in common dialect
Türkçe - Türkçe

yanındaki teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

YAN
(Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
Yan
(Osmanlı Dönemi) HİZVE
Yan
kenar
Yan
nezt
yan
Tali
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
yan
İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
yan
Hastanın sayıklaması
yan
Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
yan
Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
yan
Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
yan
Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
yan
Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
yan
Bir yana yönelerek
yan
Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
İkinci derece olan
yan
Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
yan
Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
yan
Üst
yan
Birlikte, beraberinde olma
yan
Bedenin bir bölümü
yan
Yer
yanındaki