Mary pulled the ironing board out of the closet and unfolded it, setting it up beside the window.
- Mary dolaptan ütü masasını çıkardı ve onu açtı, pencerenin yanına yerleştirdi.
Everybody wants to sit beside her.
- Herkes onun yanına oturmak istiyor.
Don't forget to take along the camera.
- Kamerayı yanına almayı unutma.
Tom sat next to Mary on the bus.
- Tom otobüste Mary'nin yanına oturdu.
Tom sat next to Mary.
- Tom Mary'nin yanına oturdu.
You can not be rude to everyone and expect to get away with it forever.
- Herkese karşı kaba davranamazsın ve sonsuza dek onun yanına kalacağını bekleyemezsin.
She sat next him with her eyes closed.
- Gözleri kapalı olarak onun yanına oturdu.
I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum
He drew a chair near her.
- O onun yanına bir sandalye çekti.
A stranger came up to her and asked her the time.
- Bir yabancı onun yanına yaklaştı ve saati sordu.
Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him.
- Tom'un gelip seninle konuşmasını beklemek yerine, sadece onun yanına gitmelisin.
Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
- Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
The two houses stand side by side.
- İki ev yan yana durur.
He got away with what he had done.
This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence.
- Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.
So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
- Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
The darkest place is under the candlestick.
- Çıra dibine kör yanar.
The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
- Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
Who was at the party beside Jack and Mary?
- Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
We hurried in the direction of the fire.
- Yangın istikametinde koşturduk.
The army was advancing in the wrong direction.
- Ordu yanlış yönde ilerliyordu.
The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
- Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
Tom looked sideways at Mary.
- Tom yanlamasına Mary'ye baktı.
Mary tilted her head sideways.
- Mary başını yana yatırdı.
Please put the table next to the wall.
- Lütfen masayı duvarın yanına koy.
His bed is next to the wall.
- Onun yatağı duvarın yanında.
The fire burned up brightly.
- Ateş parlak bir şekilde yandı.
She was burned so extensively that her children no longer recognized her.
- O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.
The old couple sat side by side.
- Yaşlı çift yan yana oturuyordu.
They sat side by side.
- Onlar yan yana oturdular.
The neighbours have been banging about next door all morning.
- Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.
Last night there was a big fire in the neighbourhood.
- Dün gece mahallede büyük bir yangın vardı.
The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses.
- Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.
According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses.
- Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.