yanımda

listen to the pronunciation of yanımda
Türkçe - İngilizce
with me, on me
by my side

I want you to be by my side. - Senin benim yanımda olmanı istiyorum.

If you are by my side, I don't need anything else. - Eğer yanımda olsan başka bir şeye ihtiyacım olmaz.

with me

I take an umbrella with me when I go out. - Ben dışarıya giderken yanımda bir şemsiye alırım.

I have hardly any money with me. - Yanımda neredeyse hiç param yok.

by me

She always stood by me. - O her zaman yanımda durdu.

She passed right by me without noticing. - Farkında olmadan tam yanımdan geçti.

on me

The trouble is that I have no money on me now. - Sorun şu an yanımda paramın olmamasıdır.

I don't have much money on me. - Yanımda çok param yok.

next to me
on my side
yan
side

Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations. - Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

We walked along side by side. - Biz yan yana yürüdük.

yanımda bir ağrı var
I have a pain in my side
yanımda hangi bölgelerin bulunması gerekiyor
What papers do I need with me
yanımda iki parça eşya taşıyacağım
I have two carry on pieces
yanımda ne kadar valiz getirebilirim
How much baggage can I take
yan
lateral
yan
side; direction; place; auxiliary, subsidiary; askew, sidelong
yan
{s} collateral
yan
(Biyokimya) para

This paragraph is well written, but there is a mistake in the last sentence. - Bu paragraf iyi yazılmış ama son cümlede bir yanlışlık var.

yan
sidewise
yan
place

The accident took place near his home. - Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.

Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place. - Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

yan
party

Who was at the party beside Jack and Mary? - Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?

I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party. - Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.

yan
direction

The forest fire began to spread in all directions. - Orman yangını tüm yönlerde yayılmaya başladı.

We hurried in the direction of the fire. - Yangın istikametinde koşturduk.

yan
subsidiary
yan
auxiliary
yan
(Biyokimya) neighbouring
yan
flank
yan
part

A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th. - Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.

I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party. - Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.

yan
skew
yan
{f} glowing
yan
sideways

He edged sideways through the crowd. - O, kalabalığa yanlamasına sokuldu.

Tom looked sideways at Mary. - Tom yanlamasına Mary'ye baktı.

yan
cockeyed
yan
{f} glow
yan
awry
yan
laterality
yan
wall

Tom was leaning against the wall near the door. - Tom kapının yanındaki duvara dayanıyordu.

Please put the table next to the wall. - Lütfen masayı duvarın yanına koy.

yan
burned

She was burned so extensively that her children no longer recognized her. - O kadar yoğun yandı ki çocukları onu artık tanımadı.

The fire burned up brightly. - Ateş parlak bir şekilde yandı.

yan
by side

They sat side by side. - Onlar yan yana oturdular.

The old couple sat side by side. - Yaşlı çift yan yana oturuyordu.

yan
(Biyokimya) neighbour

I'll leave a key with my next-door neighbour in case you get here before I do. - Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

yan
(a) side
yan
with; alongside, alongside of: Yanına hiç para alma! Don't take any money with you! Yanımda çalışıyor. He works alongside me
yan
asquint
yan
sideward
yan
aspect, side (of a matter)
yan
bye
yan
sidelong
yan
by
yan
parietal
yan
secondary
yan
part (of one's body): Her yanım ağrıyor. I ache all over
yan
subordinate

According to some experts the spoken language uses few subordinate clauses. - Bazı uzmanlara göre, konuşulan dil çok az sayıda yan cümleler kullanır.

The sentence has got too long again. Then just take out a few of the subordinate clauses. - Cümle tekrar uzun sürdü. O zaman birkaç yan cümleyi çokarın.

yan
ancillary
yan
neighborhood, vicinity, diggings: O yanlarda oturuyor. He lives in that area
yan
flanking
yan
in comparison with, alongside of: Hüsnü, Zühtü'nün yanında bir sıfırdır. Hüsnü's nothing compared to Zühtü
yan
lateral, side, located at or towards a side
yan
direction (line or course extending away from a given point)
yan
aslant
yan
rakish
yan
astray
İngilizce - İngilizce

yanımda teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

yan
one in common dialect (from Cumbrian sheep counting)
yan
one in common dialect
Türkçe - Türkçe

yanımda teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

YAN
(Osmanlı Dönemi) f. Hastanın sayıklaması
Yan
(Osmanlı Dönemi) HİZVE
Yan
kenar
Yan
nezt
yan
Tali
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf
yan
İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
yan
Hastanın sayıklaması
yan
Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
yan
Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
yan
Birlikte, beraberinde olma: "Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler."- N. Cumalı
yan
Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
Tali: "Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler."- Anayasa
yan
Yön, sağ ve solun ortak adı, taraf: "Yaşlı garson yanımıza geldi."- Y. K. Karaosmanoğlu
yan
Ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü
yan
Bir yana yönelerek
yan
Bedenin bir bölümü. Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
yan
İkinci derece olan
yan
Ciltlenecek bir kitabın başına ve sonuna yerleştirilen beyaz ya da renkli kağıda verilen ad
yan
Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü: "Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı."- M. Ş. Esendal
yan
Üst
yan
Birlikte, beraberinde olma
yan
Bedenin bir bölümü
yan
Yer
yanımda