He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him.
- O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.
Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
- İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
He approached and fell on his knees.
- O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
He is a hard man to approach.
- O yaklaşması zor bir adamdır.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
The story approximates to historical truth.
- Hikaye tarihsel gerçeğe çok yaklaştı.
Don't let that dog come near me!
- O köpeği yanıma yaklaştırma!
He does not let the opponent come near him.
- O, rakibin ona yaklaşmasına izin vermez.
We're slowly nearing the end.
- Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.
The end of my probation period is nearing.
- Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.