The president is difficult to approach.
- Başkana yaklaşmak zordur.
The horse did not want to even approach the trailer.
- At, römorka bile yaklaşmak istemedi.
I want to get closer to you.
- Ben sana yaklaşmak istiyorum.
I don't want to go near Tom.
- Tom'a yaklaşmak istemiyorum.
I don't want to go near her.
- Ona yaklaşmak istemiyorum.
In order to see that picture better, I want to get a little closer.
- O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
Tom has halitosis and his friends are reluctant to get too close to him.
- Tom'un ağız kokusu var ve arkadaşları ona çok yaklaşmak için isteksiz.
It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
- Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
We should approach this problem from different angles.
- Bu soruna farklı açılardan yaklaşmalıyız.
The president is difficult to approach.
- Başkana yaklaşmak zordur.
Don't come near me. I have a cold.
- Bana yaklaşma, soğuk almışım.
Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
- İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
The president is difficult to approach.
- Başkana yaklaşmak zordur.
He approached and fell on his knees.
- O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.
The bridge is approximately a mile long.
- Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.
The story approximates to historical truth.
- Hikaye tarihsel gerçeğe çok yaklaştı.
Don't let anyone come near the fire.
- Herhangi birinin ateşe yaklaşmasına izin vermeyin.
Don't come near me. I have a cold.
- Bana yaklaşma, soğuk almışım.
The end of my probation period is nearing.
- Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.
We're slowly nearing the end.
- Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.
His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards.
- Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.