My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
Where is the closest train station?
- En yakın tren istasyonu nerede?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
I had no idea what was in that room until recently.
- Yakın zamana kadar o odada ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.
I was recently in an automobile accident.
- Yakın zamanda bir araba kazası geçirdim.
Sami and Layla were having an intimate relationship.
- Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
Tom was intimate with Mary.
- Tom'un Mary'yle yakın ilişkisi vardı.
We think Tom might be in imminent danger.
- Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.
I don't have plans for my immediate future.
- Yakın geleceğim için planlarım yok.
This man is my immediate superior.
- Bu adam benim en yakın amirimdir.
Åle, the world's oldest eel, just died. He was approximately 150 years old.
- Dünyanın en yaşlı yılan balığı Åle yakın zamanda öldü. Yaklaşık olarak 150 yaşındaydı.
This is all very approximate.
- Bunun hepsi çok yakın.
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
- Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
A close neighbor is better than a distant relative.
- Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
- Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
I wouldn't permit such familiarity.
- Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
- Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.
- Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak.
He has no close friends to talk with.
- Konuşacak yakın arkadaşları yok.
My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
- Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
Tom has a close relationship with Mary.
- Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.
What is your relationship to him? I'm his father.
- Onunla yakınlığın nedir? Babasıyım.
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
I'll drop in on you sometime in the near future.
- Ben yakın gelecekte bir ara sana uğrayacağım.
We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
- Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
Come closer and have a good look at this picture.
- Daha yakına gel ve bu resme bir göz at.
When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
- Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
You have to get closer.
- Yakınlaşmak zorundasın.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
The appointed day is close at hand.
- Kararlaştırılmış gün çok yakın.
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
I heard some students complain about the homework.
- Bazı öğrencilerin ev ödevi hakkında yakındıklarını duydum.
Don't complain about that. You've asked for it.
- Yakınma. Kendin kaşındın.
It's convenient to live so close to the train station.
- Tren istasyonuna çok yakın yaşamak uygundur.
My house is located in a convenient place - near the train station.
- Evim tren istasyonu yakınında, uygun bir yerde bulunur.
Don't complain about that. You've asked for it.
- Yakınma. Kendin kaşındın.
She always complains of her teacher.
- O her zaman öğretmeninden yakınır.
There was a fire near the train station last night.
- Dün gece tren istasyonu yakınında bir yangın vardı.
Last night there was a fire near here, and I couldn't sleep.
- Dün gece buraya yakın bir yangın vardı ve uyuyamadım.
We haven't been close in years.
- Yıllardır yakın olmamıştık.
You have to get closer.
- Yakınlaşmak zorundasın.
Tom has hardly any close friends.
- Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
Hardly anyone has seen this animal up close.
- Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
They soon became inseparable.
- Onlar yakında ayrılmaz oldular.
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
Sami had very close connections to the crimes.
- Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
Our entrance examination was near at hand.
- Giriş sınavımız çok yakındı.
Tom has been very friendly toward me.
- Tom bana karşı çok cana yakın.
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
- Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
Tom and Mary have been bosom friends for years.
- Tom ve Mary yıllardır yakın arkadaş olmuşlardır.
The old woman went, and soon returned along with the Princess.
- Yaşlı kadın gitti ve yakında Prenses ile birlikte geri döndü.
I'm sure he'll be along soon.
- Onun yakında geleceğinden eminim.