Foreigners astound me.
- Yabancılar beni şaşırtır.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.
A dog will bark at strangers.
- Bir köpek yabancılara havlar.
Tom is ill at ease among strangers.
- Tom yabancılar arasında huzursuz.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
A dog barks at strangers.
- Bir köpek yabancılara havlar.
Don't poke fun at foreigners.
- Yabancılarla alay etme.
A foreigner? And where are you from?
- Yabancı mısın? Nerelisiniz?
It's hard to learn a foreign language.
- Yabancı dil öğrenmek zordur.
Don't poke fun at foreigners.
- Yabancılarla alay etme.
I'm a stranger in these parts.
- Buralarda bir yabancıyım.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Alienation is a common theme of twentieth-century literature.
- Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.
Aliens prevented a major war on Earth by hidden manipulation.
- Yabancılar gizli bir manipülasyonla dünyadaki büyük bir savaşı önledi.
I'm unfamiliar with that term.
- Ben bu terime yabancıyım.
Being unfamiliar with foreign languages, you'll never be able to understand the foreigner's silence.
- Yabancı dillerle yabancı olursan, yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.
You're not exactly an outsider.
- Sen tam olarak bir yabancı değilsin.
No outsiders are allowed to enter.
- Yabancıların girmesine izin verilmez.
They tried to hide their xenophobia.
- Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.
They are very xenophobic.
- Çok yabancı düşmanılar.