yabancılaştırma

listen to the pronunciation of yabancılaştırma
Türkçe - İngilizce
alienation
estrangement
estrange
yabancı
stranger

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else. - Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.

yabancı
foreigner

Foreigners astound me. - Yabancılar beni şaşırtır.

Being a foreigner, I couldn't catch on to the joke. - Ben bir yabancı olduğum için, şakayı anlayamadım.

yabancılaştırmak
alienate
yabancı
foreign

Don't poke fun at foreigners. - Yabancılarla alay etme.

It's hard to learn a foreign language. - Yabancı dil öğrenmek zordur.

yabancı
{s} strange

The man was a total stranger. - Adam tam bir yabancıydı.

I'm a stranger in these parts. - Buralarda bir yabancıyım.

yabancı
unknown
yabancı
{i} alien

Aliens controlled Earth's progress in secret. - Yabancılar gizlice Dünya'nın ilerlemesini kontrol etti.

Alienation is a common theme of twentieth-century literature. - Yabancılaşma yirminci yüzyıl edebiyatının ortak bir teması.

yabancı
exterior
yabancı
offshore
yabancılaştırmak
alienate from
yabancı
peregrine
yabancı
unfamiliar

The voice on the phone was unfamiliar to me. - Telefondaki ses bana yabancıydı.

Being unfamiliar with foreign languages, you'll never be able to understand the foreigner's silence. - Yabancı dillerle yabancı olursan, yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.

yabancılaştırmak
estrange
Yabancılaştırmak
defamiliarize
yabancı
the stranger
yabancı
gringo
yabancı
(Hukuk) foreigner, alien
yabancı
outsider

You're not exactly an outsider. - Sen tam olarak bir yabancı değilsin.

No outsiders are allowed to enter. - Yabancıların girmesine izin verilmez.

yabancı
outlandish
yabancı
exotic
yabancı
strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
yabancı
xeno

They tried to hide their xenophobia. - Onlar yabancı düşmanlıklarını saklamaya çalıştılar.

Xenophobia is a widespread attitude in ghettos. - Yabancı düşmanlığı gettolarda yaygın bir tutumdur.

yabancı
tramontane
yabancı
stranger; foreigner, alien
yabancı
foreign, alien
yabancı
gook
yabancı
unfamiliar, strange
yabancı
unco
yabancı
extraneous
yabancı
wog
yabancı
nonresident
yabancı
barbarous
yabancı
external
yabancı
wop
yabancı
barbarian
yabancılaştırmak
to estrange (from), to alienate (from)
Türkçe - Türkçe
Yabancılaştırmak işi
Yabancı
il
Yabancı
elgin
Yabancı
el
Yabancı
çıtak
Yabancı
bigane
Yabancı
yad
Yabancı
(Osmanlı Dönemi) ACEMÎ
Yabancı
oba
yabancı
Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge: "Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen
yabancı
Tanınmayan, bilinmeyen: "Yabancı müşteri giremezdi kapısından
yabancı
Bir konuda bilgisi, tecrübesi olmayan
yabancı
Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi: "Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın
yabancı
Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan
yabancı
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi
yabancı
Aynı türden, aynı çeşitten olmayan
yabancı
Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç
yabancılaştırmak
Yabancı duruma getirmek
yabancılaştırma