yağmurluk

listen to the pronunciation of yağmurluk
Türkçe - İngilizce
raincoat

They don't have raincoats? - Onların yağmurlukları yok mu?

Who's the girl in a yellow raincoat? - Sarı yağmurluk giyen kız kim?

anorak
slicker
raincoat, trench coat, mackintosh, mac
mackintosh
raincoat; slicker; oilskin
waterproof
Macintosh
rainproof
trench coat

Tom is wearing a trench coat. - Tom bir yağmurluk giyiyor.

Both Tom and Mary were wearing trench coats. - Hem Tom hem de Mary yağmurluk giyiyorlardı.

mac
(Askeri) poncho
label
mack
capote
rainwear
burberry
yağmur
rain

I called a cab, because it was raining. - Bir taksi çağırdım çünkü yağmur yağıyordu.

The meeting was canceled because of the rain. - Yağmur nedeniyle toplantı iptal edildi.

yağmur
hail

The street fight was interrupted with a hail of gunfire. - Sokak kavgası, silah ateşi yağmuru ile kesildi.

The mafia boss was killed in a hail of machine gun fire. - Mafya babası makineli tüfek ateşi yağmurunda öldürüldü.

yağmur
naga
yağmur
the wet
yağmur
{s} pluvial
yağmur
{i} waterworks
yağmur
stream
yağmur
rain fall
yağmur
{s} pluvious
yağmur
{i} hailstorm
yağmur
volley
yağmur
it is raining
yağmur
wet

They got thoroughly wet in the rain. - Onlar yağmurda tamamen ıslandılar.

He was wet to the skin from the rain. - Yağmurdan iliklerine kadar ıslandı.

yağmur
deluge

The teacher was deluged with questions. - Öğretmen soru yağmuruna tutuldu.

yağmur
rain; barrage
yağmur
barrage
Türkçe - Türkçe
Yağmurdan korunmak için giyilen üstlük, trençkot: "... bu iki Türk, bu iki silah arkadaşı, yağmurluklarının altında yan yana uyudular."- M. Ş. Esendal. Çadır bezinden yapılan ve yağmurdan korunmaya yarayan örtü
Yağmurdan korunmak için giyilen üstlük, trençkot
Çadır bezinden yapılan ve yağmurdan korunmaya yarayan örtü
trençkot
(Osmanlı Dönemi) MİMTAR
cepken
empermeabl
kamisela
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı: "Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu."- M. Ş. Esendal. Çok ve sık düşen, gelen şey. Çokluk, bolluk
Yağmur
baran
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) GAYS
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) NAZHA
Yağmur
bereket
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) VADK
Yağmur
yağmur suyu
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) HAYA
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) TAFE
Yağmur
yağış

Yoğun yağış sebebiyle baraj taştı. - Şiddetli yağmur yüzünden baraj kapakları patladı.

Yağmur
(Osmanlı Dönemi) REC'
Yağmur
(Osmanlı Dönemi) CEYA'
Yağmur
rahmet
yağmur
Atmosferdeki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yer yüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı
yağmur
Çokluk, bolluk
yağmur
Çok ve sık düşen, gelen şey
yağmurluk