Yet, in another way, I was unable to put Picasso's oils in the same class as Cezanne's, or even (which will no doubt shock many readers) as Renoir's.
Give me the metal bucket with the oil in it.
- Bana içinde yağ olan metal kovayı ver.
I bought a bottle of salad oil.
- Bir şişe salata yağı aldım.
I don't like a fat diet.
- Yağlı bir diyeti sevmiyorum.
This is a rather fatty cut of meat.
- Bu oldukça yağlı bir et parçası.
The machine was clogged with grease.
- Makine, yağdan tıkanmış.
The priest administered Extreme Unction.
- Rahip kutsal yağ sürme ayinini yönetti.