Tom came in carrying a stack of books.
- Tom bir kitap yığını taşıyarak içeri girdi.
I found a stack of old National Geographic magazines at my parents' house.
- Ebeveynlerimin evinde bir yığın National Geographic dergisi buldum.
Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
- Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
Tom was injured when a large chunk of ice slid off the roof and hit him.
- Büyük bir buz yığını çatıdan kaydığında ve ona çarptığında Tom yaralandı.
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.
This place is a dump.
- Bu yer bir çöp yığını.
This car is a pile of rubbish.
- Bu otomobil bir çöp yığını.
Tom put a pile of letters on Mary's desk.
- Tom, Mary'nin masasının üstüne bir yığın mektup koydu.
He spends pots of money for travelling.
- O seyahat için yığınla para harcar.
The dumb masses believe that Mandela was a decent man.
- Aptal yığınlar Mandela'nın iyi bir adam olduğuna inanıyorlar.