Dan went to Linda's house to confront her.
- Dan onu yüzleştirmek için Linda'nın evine gitti.
Dan went to Linda's house to confront her.
- Dan onu yüzleştirmek için Linda'nın evine gitti.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
The airplane flies at a speed of five hundred kilometers per hour.
- Uçak saatte beş yüz kilometre hızla uçar.
His face is distorted by pain.
- Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
I saw his face in the dim light.
- Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.
The truth is in front of her face.
- Gerçek onun yüzünün önünde.
The fog was so thick that I couldn't see my hand in front of my face.
- Sis l kadar yoğundu ki yüzümün önündeki elimi göremedim.
He has really soft facial features.
- O gerçekten yumuşak yüz hatlarına sahip.
Her facial expression was more sour than a lemon.
- Onun yüz ifadesi bir limondan daha ekşiydi.
Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
- Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
My brother got cheeky.
- Erkek kardeşim yüzsüzleşti.
Gluteus Maximus was one of the cheekiest Roman emperors.
- Gluteus Maximus, en yüzsüz Roma imparatorlarından biriydi.
He has really soft facial features.
- O gerçekten yumuşak yüz hatlarına sahip.
Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
- Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
I figured Tom would mess up again.
- Tom'un tekrar yüzüne gözüne bulaştıracağını düşündüm.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
He has really soft facial features.
- O gerçekten yumuşak yüz hatlarına sahip.
Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
- Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
There are two sides to every question.
- Her öykünün bir de diğer yüzü vardır.
Life and death are two sides of the same coin.
- Yaşam ve ölüm aynı madalyonun iki yüzüdür.
Tom's face lost its passive visage and revealed his horror and disgust.
- Tom'un yüzü pasif görüntüsünü kaybetti ve korku ve nefretini açığa vurdu.
Takuya swam naked as a jaybird.
- Takuya alakarga gibi çıplak yüzdü.
He swam across the river.
- O, nehir boyunca yüzdü.
I don't know how to swim.
- Nasıl yüzeceğimi bilmiyorum.
I prefer swimming to skiing.
- Yüzmeyi kaymaya tercih ederim.
Tom has never swum in our pool.
- Tom bizim havuzda hiç yüzmedi.
I haven't swum in the ocean since I left Florida.
- Florida'yı terkettiğimden beri okyanusta yüzmedim.
The boat was broken by the floating ice.
- Tekne yüzen bir buz tarafından parçalandı.
The fisherman saved himself by means of a floating board.
- Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
He put on his sweater wrong side out.
- O kazağını ters yüz giydi.
Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
- Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
John is in the swimming club.
- John yüzme kulübündedir.
I prefer swimming to skiing.
- Yüzmeyi kaymaya tercih ederim.
She found confrontations very upsetting.
- O, yüzleştirmeleri çok üzücü buldu.
I don't like confrontation.
- Yüzleştirmeyi sevmiyorum.
You ought to face the stark reality.
- Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık yüz yüze oturdular,çay içtiler.
Strictly speaking, Chinese consists of hundreds of dialects.
- Aslına bakarsan, Çinçe yüzlerce lehçeden oluşur.
The substance is light enough to float on the water.
- Bu nesne su üzerinde yüzmek için yeterince hafif.
A ball is floating down the river.
- Bir top nehirden aşağı doğru yüzüyordu.
Eugenia shared with us her favorite oils for cleaning the face and protecting the skin.
- Eugenia yüzü temizlemek ve cildi korumak için en sevdiği yağları bizimle paylaştı.
She didn't want to drink alcoholic drinks every day. However, beer is her favorite drink, so she drinks non-alcoholic beer every day.
- Alkollü içkileri her gün içmek istemiyordu. Fakat bira onun sevdiği içkisidir, bu yüzden o her gün alkolsüz bira içiyor.